Jasmine'm (2)

310 64 0
                                    

Yun Che elleri ile kendini yerden iterek kaldırdı ve yavaşça doğrulmaya başladı. Göz bebekleri daralmıştı ama kalktığında hala mor ışık yayan çiçeğin yapraklarına bakıyordu.

"Yakınlaşmak istiyorum..." Nefes alırken mırıldandı, çığlığından dolayı sesi boğuktu: "Ama neden istemsizce... Kalan gücümü kaçmaya harcıyorum... Üstelik şu an korkuyorum..."

"Yoksa... Benim sözde kararlılığım... Bu kadar zayıf mı?"

Yun Che'nin sesi alçak ve az duyulur haldeydi. Sanki çiçeğin ruh çalma yeteneği onu sayıklar hale getirmişti. Jasmine hemen cevapladı: "Bu senin arzunun gücü ile alakalı değil! Bu dünyada kimse ruhun bedenden ayrılma acısına dayanamaz. Bu acıdan korkmayan da olamaz!"

"Hayır, yapabileceğim bir şey olmalı!" Yun Che sonunda tamamen kalkmayı başardı. Udumbara Çiçeğine bakarken kolları titriyordu. Gözlerindeki korku dağılmak yerine giderek artmıştı. Birkez daha hareket etti ve çiçeğe doğru ilerledi: "Senin bedenini yeniden oluşturman için... Bunu tanıştığımız gün beden istedin. Şu ana kadar benden istediğin tek şey buydu!"

"Jasmine, seninle tanışmam benim gibi bir sakata yeni bir hayat verdi ve ben de haysiyetimi geri kazandım... Senin sayende küçük halam ile büyükbabamın zarar görmesini önledim... Senin sayende geçmişimi öğrenip ailemi buldum... Bugünkü gücüm, statüm, ünüm ve haysiyetimin nedeni sensin. Eğer seninle tanışmasaydım şu an bir köpek ölüsü olurdum... Hayatta olsaydım bile umutsuzluğun kenarında gezinen bir hayaletten farksız olurdum..."

"Ama en sonunda, senin tek isteğini... Gerçekleştiremiyorum."

Jasmine: "Sen..."

"Şu an gözlerimin önünde senin son umudunu görebiliyorum. Bu nedenle ne olursa olsun... Ne olursa olsun..."

"Sen... Bunu denemeyi bırakman gerek, sen eğer..."

"UWAAHHH!!"

Jasmine'nin sözleri Yun Che'nin kükreyişi tarafından bastırıldı. Dördüncü kez çiçeğe doğru ilerlerken alevleri ve öldürme arzusu bedenini kapladı... En güçlü aurası öldürme aurasıydı! Bu nedenle korkusunu bastırmak için en aşırı öldürme aurasını kullanarak ruhunun yarılma acısına karşı ilerledi.

Göz açıp kapayıncaya kadar bir kez daha kırk beş metreye geldi. Bu nokta bir iblisin yasak bölgesinin sınırıydı... Kimsenin tek bir adım içeri girmeye bile izini yoktu!

"AAAAAAAAHHHHHHHHHHH!!"

Yun Che'nin bağırışı acı ve kararlılık doluydu. Şiddetle ruhunu ve arzusunu korurken ilerledi... Bir adım... İki adım... Üç adım...

Thud!!

Bir tür mucize eseri kükreyerek ve acı içinde ağıt yakarak ilerlemeye devam ediyordu. En sonunda üç metre kat etti ve Udumbara çiçeğinden kırk iki metre uzağa kadar geldi. Sonunda dizlerinin üzerine çöktü ve yüz hatları bozulurken aşırı acı nedeniyle kükrüyordu.. Parmakları yere girmişti ve genişlemiş hayvan pençeleri gibi şekil almışlardı...

Acı ve dehşet ruhunu kaplarken hayatta kalmaktan çok ölmek istemeye başlamıştı. Tüm arzusu kaçmaktı. Bedeni kasılmaya başlarken çaresizce süründü ve acının kaynağından uzaklaştı....

Acı hafiflemeye başlarken parçalanmış ruhu da sonunda sakinleşti. Yun Che'nin zihinsel canlılığı normale dönerken Udumbara Çiçeğine doğru baktı... Mor ışık bir kez daha altmış metreden daha uzakta bulunuyordu.

"He... Hehe... Hahaha... HAHAHAHAHA..." Yun Che'nin yumrukları şiddetle yere vururken acı ve içerleme dolu bir sesle kahkaha atmaya başladı. "Bir kez daha kaçtım... Ben aslında... Bu kadar işe yaramazım..."

Against The God (ATG) (4.kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin