"İlahi Anka İmparatorluğu? Neden oraya gidiyorsun?!" Xiao Lingxi'nin ifadesi panikleşti. Mavi Rüzgar Ülkesinin vatandaşlarına göre bu isim şu an kabus gibiydi. Yun Che'nin elini sıkıca tutarken konuştu: "Üç sene önce, İlahi Anka İmparatorluğundayken kaza geçirdin nasıl... Nasıl...""Endişelenme." Yun Che kendinden emin bir şekilde konuştu: "Üç sene önce İlahi Anka İmparatorluğu benim kazama sebep olmadı. Onlar üç sene önce bana bir şey yapamadıkları için şu an yapmaları çok daha imkansız."
"Hayır.... Ne olursa olsun cevap hayır! Kesinlikle artık tehlikeli bir şey yapmanı istemiyorum!" Xiao Lingxi kafasını kararlılık ile salladı ve yardım için Xiao Lie'ye baktı: "Baba, hadi Küçük Che'yi durdur, o yine tehlikeli bir şey yapacak."
Xiao Lie doğrudan Yun Che'ye baktı. Kalbindeki değişikliğin ardından gözleri de öncesinden çok daha net hale gelmişti. Yavaşça konuştu: "Che'er, İlahi Anka İmparatorluğuna gitmek istemenin sebebi onları geri çekilmeye zorlamak mı?"
"Evet!" Yun Che onayladı: "En azından, ben Mavi Rüzgar Ülkesinin bir vatandaşıyım ve daha önemlisi ben Mavi Rüzgar İmparatorluk Ailesinin Refakatçi Prensiyim. Benim vatanım saldırıya uğradı ve asil babam öldürüldü. Ne olursa olsun sessiz kalamam. İlahi Anka İmparatorluğunun Mavi Rüzgar Ülkemizde olmaya devam ettiği her gün ülkemiz biraz daha acı çekecek, bu nedenle en kısa sürede İlahi Anka İmparatorluğuna gitmeliyim. Ayrıca şehrin doğusundaki iki yüz bin kişilik ordunun da garip hareketleri olduğundan eğer bunu araştırmazsam rahat edemeyeceğim."
Xiao Lie kafası ile yavaşça onayladı ve hafif bir gülümseme ile konuştu: "Ne olursa olsun kendi güvenliğinden emin olmalısın. Benim ve Lingxi'nin hatırına... Kendini tehlikeli bir konuma koyma."
"Mn!" Yun Che başıyla sertçe onaylarken konuştu: "Kesinlikle güvende olacağım."
Xiao Lingxi hemen paniklemeye başladı: "Baba, sen..."
"Lingxi, biz onu durduramayız." Xiao Lie kıkırdadı ve kendinden geçmiş bir şekilde konuştu: "Che'er çoktan büyüdü. Onun gördüğü dünya bizim gözlerimiz ile görebileceğimizden çok daha büyük. Üstelik, bunu kendi intikamı için değil ülkemiz için yapıyor. Eğer gerçekten Mavi Rüzgar'ın vatandaşlarını acıdan kurtarabilirse biz sadece bundan gurur duyabiliriz. Onu durduracak bir nedenimiz var mı?"
"Baba..." Xiao Lie'nin sözleri Xiao Lingxi'nin kararlılığını zayıflığa dönüştürdü. Kafasını alçalttı, dudaklarını usulca ısırdı ve konuştu: "Ama ben korkuyorum... Korkuyorum..."
Beş yıl önce Cennetsel Kılıç Villasında... Üç sene önce İlkel Kaynak Arkında... İki sefer onu kaybetme ve ardından da geri kazanma duygusunun verdiği yıpranma onun çökmesini sağlamıştı. Düşünce yapısı bu yıllarda birçok kez değişmişti ve onun için en önemli olan şeyin ne olduğu artık daha netti. Şu an onunla bir kez daha bir araya geldiklerinden dolayı onun güvende olmasını ve felaketlere uğramamasını umuyordu. Diğer şeyler... Bu kadar önemli değildi.
"Küçük Hala, endişelenme." Yun Che usulca onu rahatlattı: "Üç sene önce sözümü bozarak seni bu kadar zaman boyunca beklettim. Bu sefer bir daha sözümü bozmayacağım... En fazla bir ay içinde geri döneceğim. Bu sefer İlahi Anka İmparatorluğuna gidecek olsam da bir tehlike olmayacak. Eğer bana inanmıyorsan Xiao Yun'a sorabilirsin."
"Evet evet evet evet evet!" Xiao Yun hemen başıyla onayladı: "Ağabeyim şu an aşırı güçlü, yani nereye giderse gitsin istese bile tehlikede olması zor. Ayrıca ağabeyimin oldukça büyüsel bir kaynak arkı var ve o anında boşluğu yararak geçebiliyor. Gerçekten tehlikede olsa bile hemen kaçabilir ve kimse de onu yakalamayı başaramaz. Bu nedenle ağabeyim hakkında endişelenmiyorum ve küçük halamın da onun hakkında endişelenmesine gerek yok."