"Demek durum bu. Ben her zaman Büyük Kardeş Yun'un kaynak gücünün çok garip olduğunu düşünmüştüm. Seviyen açıkça çok düşük olsa da bu kadar güçlü olabiliyorsun."Karlık bir ışığın içinde Xue'er yüzünü çevirdi ve parıldayan gözleri ile Yun Che'ye baktı: "Büyük Kardeş Yun inanılmaz ve gizemli olmanın dışında... Çok da nazik."
"Nazik?" Yun Che ona baktı. İnsanların bu sözle onu tarif etmesini çok nadir şekilde duyuyordu. Bu sözü duyduğunda Jasmine'nin onu burnundan soluyarak terslediğini bile hayal edebiliyordu.
"Aynen öyle." Yun Che ile göz teması yapan Xue'er gülümsedi: "Asil babamın yanlışlarının karşısında Büyük Kardeş Yun çok öfkeli olsa da en sonunda onu affetmeyi seçti. Büyük Kardeş Yun Asgard için bu kadar şey yaptı. O Derebeyi Haplarından yayılan tıbbi enerjinin seviyesi İlahi Anka Tarikatımın en yüksek seviyeli tıbbi haplarından bile yüksek. Kıdemli Efendi Murong'un kaynak gücünü yükseltmek için Büyük Kardeş Yun onlardan birkaç tanesini anında çıkarmakla kalmayıp yorgunluktan neredeyse çökmesine neden olacak kadar sıkı çalıştı."
Yun Che kafasını sallarken sesi hafifçe yumuşadı: "Her ne kadar kendimi kötü bir kişi olarak görmesem de iyi biri olarak da düşünmedim. Benim nazik biri olmam imkansız bir şey... Asil babanı affeden kişi de ben değilim, senin Büyük Kız Kardeşin Cang Yue. Eğer affetmekten bahsediyorsak asıl beni affeden kişi asil baban oldu."
"Ah?" Xue'er'in kafası karıştı.
"Ben Asil babanın dört oğlunu öldürdüm... Sen küçüklüğünden beri Anka Tanrısının yanında olduğun için asil kardeşlerinle çok fazla temasa geçmedin, bu nedenle onlara karşı çok yoğun hislerin yok. Bu nedenle ölümlerine karşı senin duyguların çok karmaşıklaşmadı. Ama Asil baban farklı. Bana karşı sadece nefrete sahip ve bu nefreti de çok saf. Eğer sen olmasaydın beni kesinlikle en acımasız yöntemlerle parçalara ayırmaya çalışırdı. Ancak sana olan sevgisi de benzer şekilde saf ve bu sevgisi bana olan nefretinden çok daha güçlü. Benim sana zarar vermeyeceğimi bildiğini de eklediğimizde senin isteğini yerine getirmeyi seçti ve en sevdiği kişiyi en nefret ettiği kişiyle bıraktı."
"Konusu açılmışken... Ben İlahi Anka Tarikatına gittiğimde bunu yapma nedenim Mavi Rüzgar ve asil babamdı. Eğer sen olmasaydın kesinlikle asil babanı buraya getirir ve asil babamın mezarının önünde onu öldürürdüm. Ama sen olduğun için onu öldüremiyorum. Şu anda asil baban da benimle aynı. Bana olan nefreti on kat güçlü olsa bile ve beni öldürecek gücü olsa bile bunu artık deneyemez..." Nefret ve intikam hakkında konuşsa da Yun Che oldukça sıcak bir gülümsemeye sahipti. "Xue'er, biz iki erkek birbirimize derin bir nefret besliyoruz ama senin için ikimiz de birbirimizi öldüremiyoruz."
"Büyü Kardeş Yun..." Xue'er adımlarını yavaşlattı, gözlerinde sulu bir sis hafifçe ortaya çıkarken konuştu: "Asil babam bana ilk hayatımı verirken Büyük Kardeş Yun da ikinci hayatımı verdi... Asil babam ve Büyük Kardeş Yun ile tanışmak benim hayatımdaki en büyük şans."
"Ben ve asil baban da aynı şekilde hissediyor." Yun Che gülümseyerek konuştu. Kafasını kaldırdı, Asgard'ı örten gece perdesine baktı ve sesi bir kez daha yumuşadı: "Asgard'a bu kadar yardım etme sebebim de... Aslında kendim için."
"Ah?" Xue'er bir kez daha kafası karışık hale geldi.
Yun Che bir süre sessiz kaldı ve ardından Chu Yuechan ile ilgili meseleyi yavaşça anlattı. Mavi Rüzgar başkentinde tanışmalarından, kendini korumak için onunla yaptığı anlaşmaya, oradan Ölümün Çölünde olanlara, Cennetsel Kılıç villasında bir araya gelmelerine ve ayrıca....