"Bu dağlar bin yıl önce mavi Rüzgar İmparatorluk Ailesi tarafından Cennetsel Kılıç Villasına bahşedilmiş. O zamandan beri isimleri Cennetsek Kılıç Sıradağları olarak biliniyor. En yüksek dağın zirvesinin adı Bulut Delen Kılıç Zirvesi ve orası Mavi Rüzgar Ülkesinin en yüksek yeri."
Kuş bakışı bir bakış ile Yun Che bölgeyi Xue'er'e anlattı. Buraya ilk geldiğinde Cennetsel Kılıç Sıradağlarının yükselen kılıç aurası nedeniyle huşu içindeydi. Sıradağların ünü ile birlikte doğal olarak kalbinde bir saygı oluşmuştu.
Ancak bu sefer Cennetsel Kılıç Villasının karşısındayken küçümseme hissediyordu. Bu küçümseme güçlünün zayıfa bakması gibi değildi. Bu Cennetsel Kılıç Villasına olan tüm kalbiyle hissettiği küçümsemeden doğmuştu!
Altı sene önce Cennetsel Kılıç Villasına ilk gelişinde bu devasa ezici güce ve görkeme sahip yerin Mavi Rüzgar Ülkesinin zorluğu ve Donmuş Bulutun krizi karşısında acınası bir yer haline geleceği aklına bile gelmemişti.
"Büyük Kardeş Yun, bu sefer Cennetsel Kılıç Villasına gelişinle birlikte onlar ile ne yapmayı planladığını bilmek istiyorum." Xue'er nazikçe sordu, sözleri biraz endişe içeriyordu: "Onlara ufak bir ders mi vereceksin yoksa... Yoksa..."
Daha önce Anka Şehrini tamamen dağıtmıştı. Cennetsel Kılıç Villasına gelince... Şu anki Yun Che için onu yok etmek çok fazla çabasını almazdı.
Yun Che, Xue'er'in sorusu nedeniyle biraz irkildi. Bakışını kaldırdı ve görüşü villa çevresindeki sıradağlar ile doldu. Pişman şekilde konuştu: "Belki de buraya sadece kızgınlığımı geçirmek için gelmişimdir. Çünkü Her ne kadar Cennetsel Kılıç Villası ihanetleri nedeniyle alçak olalar da onlar Cennetsel Kılıç Villasının bin yıllık temelini korudular. Ayrıca bencillik insan doğasıdır. Bu açıdan düşününce bu süre boyunca Cennetsel Kılıç Villasını sürekli affetmeyi denesem de en sonunda yine de onları affedemedim. Onlar, onlara güvenenlere ihanet etmeyi seçtiğinden doğal olarak ihanetin sonuçlarına da katlanacaklar. Başlangıçta Mavi Rüzgar İmparatorluk Ailesi ile Cennetsel Kılıç Villası birlikte yaşamak ve birlikte yok olmak için yemin etti. Mavi Rüzgar felaket içindeyken Cennetsel Kılıç Villasının ihanetinden sonra zarar görmeden kaçma hakkı yok!!"
"Ve... Onları affedecek kadar yüce gönüllü olsam bile, Küçük Peri meselesi... Basitçe görmezden gelinemez!!"
Chu Yuechan'ın ilgili olduğu kazayı hatırlayan Yun Che'nin huzurlu düşünceleri aniden kötücül bir aura yaydı... Ve bu aura ile birlikte kontrol edilemez bir hale geldi. Zi Ji bedelsiz olarak Chu Yeuchan kazasının arkasındaki kişiyi söylediğinden beri 'Xuanyuan Yufeng' ismi kalbine ve ruhuna acı bir intikam ile kazınmıştı.
"Büyük Kardeş Yun..." Xue'er Yun Che'nin duygularındaki değişikliği anında hissetti. Yüzünü döndürdü ve parlak gözleri ile ona baktı. Ne zaman 'Küçük Peri' ismi geçse nefes alışı ve aurası hareketleniyordu. Şimdi Cennetsel Kılıç Villasındayken aurası aniden korkutucu bir şekilde çılgına dönmüştü ve bakışı da dehşet verici hale gelmişti.
Üç aylık birlikteliklerinde Xue'erin ilk baştaki şaşkınlığı ve endişesi yavaşça anlayışa dönüşmüştü... Chu Yuechan'a karşı Yun Che derin bir ilgi, endişe, arzu, suçluluk ve onu yeniden görememe korkusu taşıyordu. Bu nedenle ne zaman ondan bahsedilse veya ne zaman onu düşünse uzun süre böyle gergin bir duruma giriyordu.
Xue'er'in elini tutan Yun Che villaya doğru yöneldi. Aynı anda Cennetsel Kılıç Villasını ve hatta tüm Cennetsel Kılıç Sıradağlarını saran acımasız bir aurayla birlikte derin bir ses yankılandı.
"Xuanyuan Yufeng, çık dışarı!!"
Yun Che'nin kaynak gücü oldukça derin ve güçlüydü; kükremesinden dolayı villanın çevresindeki görkemli kılıç aurası sarsılmıştı. Kılıç Söylev Terasında dans eden binlerce kılıç kaotik hale gelmişti. Bir anda sakin ve ciddi haldeki Cennetsel Kılıç Villası karmaşa içine girmişti. Tüm öğrenciler, köşk efendileri, kılıç görevlileri ve büyükler öfke ile dışarı çıkarken sanki can düşmanlarına karşı gibilerdi.