İlahi Anka Tarikatının ana kolu, İlahi Anka Şehir merkezinin biraz batısındaydı ve Kara Ay Tüccar Loncası da tam merkezinde yer alıyordu.Kara ay Tüccar Loncasının boyutu düzinelerce kilometreydi ve küçük bir kasaba ile kıyaslanabilirdi. Birisi kendi gözleri ile görmeseydi buranın sadece bir tüccar loncası olduğuna inanması zor olurdu.
Kara Ay Tüccar Loncasının toplam sekiz katı bulunuyordu. Her ne kadar sadece sekiz katı olsa da her katın yüksekliği kıyaslanamayacak kadar şok edici bir boyuttaydı. Hepsi birleşince bina mavi göğü bile delerek yükseliyordu. En üstünde devasa, siyah renkli bir hilal bulunuyordu ve bu hilal kendini bulutların arasından asil bir şekilde gösteriyordu. Görünüşe göre, bu görkemli İlahi Anka Şehrinin her bir köşesinde, biri kafasını kaldırıp ona doğru baktığı an bu manzarayı görebiliyordu. Tüccar loncasının önündeki devasa alan tıpkı önceden olduğu gibi insanlar ile doluydu ve her gün sayısız kaynak uygulayıcısı bu yere girmeyi deniyordu. Ancak onların onda biri bile başarılı olamıyordu. Ve girebilen kişilerin yüzde sekseni ile yüzde doksanı sadece ilk iki kata girebiliyordu.
Ciddi bakışlı ve göze çarpmayan yüzlü, uzun siyah cübbe giymiş bir genç, yedi renkli yeşim sahnenin bulunduğu Kara Ay Tüccar Loncasının merkezine geldi. Kafasını kaldırdı ve saf yeşim parlaklığı yansıtan büyük, bulut delici yapıya baktı. Her ne kadar bu bir tüccar loncası olsa da yapımında kullanılan her bir tuğla ve kiremit Mavi Rüzgar İmparatorluk Ailesi tarafından kullanılanlardan çok daha değerli şeylerdi. En üstteki devasa siyah ay ve çevresindeki alana bakıldığında herkesin ibadet etme isteğine sahip olmasını sağlayabilecek görkemli bir atmosfer oluşturduğu bile söylenebilirdi.
"İlahi Anka Tarikatından daha uzun bir tarihe ve bilinmez bir arka plana sahip olmak... Umarım beni hayal kırıklığına uğratmaz." Genç adam usulca kendi kendine mırıldarken yeşim sahnedeki kaynak dizilerinin birine doğru yürüdü. Yaklaşırken bedeninden mor bir parlaklık aniden yükseldi ve ardından çevresindeki kalabalık kıyaslanamayacak kadar şaşkın hale gelirken o da hemen kaynak dizisine girdi.
Eğer birisi Kara Ay Tüccar Loncasının ilk altı katına girmek isterse bu kişinin her zaman yeşim sahneye vurarak giriş için gerekli olan niteliği elde etmesi gerekirdi. Ancak yedinci kat ilk altı kattan farklıydı. Birisi oraya giriş için gerekli olan niteliği elde ettiği an ışınlanma dizisi o kişinin özünü hafızasına kaydederdi ve bu kişi gelecekte de doğrudan içeri girebilirdi... Tabii ki Kara Ay Tüccar Loncası bu kişinin özünü silmeye karar vermediyse...
Çünkü ilk altı kata kıyasla yedinci kat tamamen farklı bir dünya gibiydi. Kara Ay Tüccar Loncası için yedinci kata girebilen kişiler ile giremeyen kişiler iki farklı dünyaya aitti.
Kaynak ışığı kaybolduğunda Yun Che gözlerini açtı. İlk bakışta sınırsız gibi gözüken bahçe gözleri önünde ortaya çıktı. Çevrede yemyeşil yeşim çimenler ve çeşitli güzel görünüşlü egzotik çiçekler ile otlar bulunuyordu. Bütün büyük ağaçlar uzun ve sertti, her bir dikey akıntının içinde sonsuzca akan su duyulabiliyordu. Böyle bir manzara insanların bir tüccar loncasının içine girmektense ilahi bir aleme girdiklerine inanmalarına neden oluyordu.
Önünde, farklı kıyafetler giyen üç güzel kız zarifçe duruyordu ve onlar hafifçe eğilmişlerdi. "Kara Ay Tüccar Loncasına hoş geldiniz Genç Efendi Yun. Bay Zi sizi bizzat bekliyor, lütfen bendenizi takip edin."
Yun Che şu anda kılık değişmişti ancak genç kızların ona sesleniş şekillerini duyduğunda biraz bile afallamamıştı. Sonuçta, ışınlanma dizisi giren kişinin özünü hatırasına tutuyordu. Yüzünü ovarak gerçek görünüşünü ortaya çıkardı ve gülümsedi. "O zaman bu konuda siz üç küçük kız kardeşe sıkıntı çıkaracağım."