٭18٭

4.8K 352 216
                                    

2:34

Barış yatakta yan dönüp koruma içgüdüsüyle elini Rüzgar'ın tarafına doğru atarak onu kendine çekmeye çalıştı. Başaramayınca elini biraz daha öne doğru uzattı. Eli yeniden boşluğa düştüğünde gözlerini açtı. Rüzgar'ı göremeyince hızlı bir şekilde doğruldu. Önce banyonun ışığına baktı, yanmadığını fark edince panikle yataktan kalktı.

Odanın kapısını açıp koridora çıktı, önce salona ilerledi. Orada göremeyince, "Rüzgar." diye korku dolu bir şekilde mırıldandı. Gece gece nerede olduğunu düşünüp kalbi korkuyla çarparken bu sefer karanlık mutfağa girdi. Girdiği anda daha ışığı yakmaya fırsat bile bulamadan bir burun çekme sesi duydu. Mutfağın ortasında ada olduğu için arkası görünmüyordu, bu yüzden hızlı bir şekilde mutfağın diğer tarafına geçti Barış. Gördüğü görüntüyle elini kalbine koyup soluklanmaya başladı, ödü kopmuştu.

Rüzgar yerde bağdaş kurmuş, sırtını da buzdolabına dayamış bir şekilde hem ağlıyor hem de bir şeyler yiyordu. Yan tarafta pencere olduğu için dışarıdan vuran ışıkla yüzünü görmeye çalıştı Barış, bakışları ona döndüğünde ağlamaktan parlayan bal gözlerine hüzünle bakıp yanına çöktü.

"Aşkım, neden ağlıyorsun?"

Rüzgar omuz silkip elindeki salatalık turşusunu üzerinden dumanlar çıkan bardağa batırdığında Barış ne yaptığını anlamaya çalıştı. Bir süre bardağın içinde tuttu, üfledikten sonra bir parça ısırdı. Isırdığı an tekrar ağlamaya başladı.

"Tadı nasıl böyle güzel olabilir, mantıklı bile değil." dediğinde Barış gülmek ve ağlamak arasında kaldı ama bebeğini ağlarken gördüğü için gülmek pek de içinden gelmiyordu. Saçlarına bir öpücük kondurup ayağa kalktı, mutfağın ışığını yaktıktan sonra Rüzgar'ın yanına oturdu.

"Neden yerde oturuyorsun sevgilim, ışığı da yakmamışsın."

Rüzgar ağlamaktan şişmiş gözleriyle Barış'a bakarken, "Alışkanlık." dediğinde Barış'ın içi hüzünle doldu. Büyük ihtimalle çocukluğundan kalma bir alışkanlıktı. Rüzgar bir şeyleri gizli gizli yemeye çalıştığından geceleri mutfağa indiğinde önce parmak uçlarında yükselerek dolabın kapağını açar, sonra yemek istediği şeyi alırdı. Ardından masanın altına girer, kimseye görünmeden karanlıkta yemeğini yiyip odasına kaçardı. Bu yüzden şimdi de gece gece tek başına mutfağa gidince üzerindeki duygusallıkla aynı şeyi yapmıştı. Tek fark vardı, o da koca karnıyla masanın altına girememesiydi.

Barış ağladığı için terlemiş olan saçlarını geriye doğru tararken, "İstediğin her şeyi, istediğin saatte yiyebilirsin güzel bebeğim. Yerde üşürsünüz, gel hadi masaya geçelim." dediğinde Rüzgar başını salladı. Sevgilisinin elini tutarak ayaklandı. Bir yandan turşusunu ısırıyor, bir yandan da burnunu çekmeye devam ediyordu. Elinde sıkı sıkı tuttuğu turşu kavanozunu masaya bıraktı. Sonra Barış'a bardağını gösterdi.

"Çayımı da verebilir misin?"

Çatallaşmış sesiyle konuştuğunda Barış yerde duran bardağını alıp masaya koydu. Rüzgar'ın oturmasına yardımcı olduktan sonra o da karşısına oturdu. Rüzgar turşusunu çaya batırıp ağzına tepti. Barış ise, neden böyle bir şey yaptığını kesinlikle sorgulamak niyetinde değildi.

"Beni de kaldırsaydın keşke, beraber yerdik."

Rüzgar duyduğu şeyle ona ters bir bakış atıp, "Nasıl yiyecekmişiz beraber? Hangi insan turşuyu çaya batırıp yer ki? Dalga mı geçiyorsun benimle Barış?" diyerek çemkirdiğinde Barış sandalyede geriye yaslandı. Gece mesaisi başlamıştı.

Hafifçe gülümseyip, "Yeniliklere açık bir adamım." dediğinde Rüzgar'ın bakışları daha çok karardı. Sıçtıkça sıvıyordu zaten, o yüzden gülümsemeye devam etti.

𝑩𝒂𝒃𝒚'𝒔 𝒃𝒂𝒃𝒚 ٭bxb٭Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin