٭70٭

2.8K 357 168
                                    

21:44

"Balım neden senin yüzünü görmek istemiyormuş baba?"

Barış oğlunun sorduğu soruyla içine titrek bir nefes çekti. Harika bir yalancıydı değil mi? Bu yüzden oğluna söyleyebileceği en güzel yalanı bulmaya çalıştı.

"Çünkü yüzüme bakınca ağlayası geliyormuş."

Ekin şaşkın bir şekilde, "Neden ki? Ben sana bakınca gülmek istiyorum." dediğinde Barış da gülümsedi. Çok fazla ağladığı için kuruyan yaşlar yanaklarını acıtıyordu. Güzel oğlunun saçlarına bir öpücük kondurup elindeki masal kitabını komodinin üstüne bıraktı.

"Hormonlar yüzünden."

"Aa, doğru ya. Kardeşimin büyüme suyu."

Barış akıllı oğlunun üstünü güzelce örtüp, "Evet aslanım. Kardeşinin büyüme suyu bugün birazcık bağırmamıza sebep oldu ama sen hiç üzülme. Baban eve döndüğünde yeniden gülümseyeceğiz." dedi. Bu da yalandı. Uzun bir süre ikisi de gülümsemeyeceklerdi.

"Kavga etmeyin bir daha. Bağırınca acı bibere dönüşüyorsunuz işte. Bal gibi kalın."

Oğlunun tatlı düşünce yapısı Barış'ı tekrar gülümsetti. Eğer Ekin olmasaydı bu evde tek başına kafayı yiyebilirdi çünkü Rüzgar gittiğinden beri telefonunu bir kez bile açmamıştı. İlk başta aramaları telesekretere düşmüş, daha sonra telefonu tamamen kapanmıştı. Başına bir şey gelecek diye içi içini yiyordu Barış'ın. Ciddi anlamda delirmek üzereydi. Ekin'i bırakamayacağı için de eli kolu bağlı oturuyordu.

"Bal aileyiz biz aslanım, hep de öyle kalacağız. Hadi uyu artık, yarın okul var."

Ekin tavşanını sıkı sıkı sarılırken tatlı gamzeleriyle, "Kardeşim doğunca ballı çilek mi olacağız?" diye sorduğunda Barış daha yeni yeni durdurduğu göz yaşlarının göz pınarlarına akın ettiğini hissetti yine. Oğlunun önünde bütün güçsüzlüğünü göstermiş olması zaten berbat hissettiriyordu Barış'a, daha fazlasına gerek yoktu.

Alnına sıkı bir öpücük kondurup sırıtarak, "Ballı fasulyeli çilek olacağız." dediğinde kıkırdadı Ekin. Zihninde bu üç yiyeceği birleştirmeye çalıştı ama sonuç pek iç açıcı değildi.

"Lezzetsiz olduk."

Oğlunun tatlı gülüşleri içindeki karanlığın biraz da olsa dağılmasını sağladı. Aydınlığa kavuşmak içinse Rüzgar'ına ihtiyacı vardı.

"İyi geceler aslanım."

Barış tam odadan çıkmak üzereyken Ekin, "Baba." deyip durdurdu onu. Barış arkasını döndüğünde yatakta hafifçe doğruldu.

"Balım beni öpmeye gelmeyecek mi?"

Oğlunun sorusuyla bakışlarını kaçırmak zorunda kaldı Barış. Kendini kötü hissetmesin diye bugün onu kendi yatağına değil yatak odasına yatırmıştı. Uyandığı zaman Rüzgar'ı görüp mutlu olabileceğini düşünmüştü ama Rüzgar'ın ne zaman döneceğini ya da nerede olduğunu bile bilmiyordu. Bu yüzden yalanlarına bir tanesini daha ekledi.

"Çok trafik varmış oğlum, yetişemeyecekmiş. Ama geldiğinde bol bol öpecekmiş seni."

Ekin bu zamana kadar bir kez bile Rüzgar'ı öpmeden uykuya dalmamıştı. Bu yüzden kendini biraz kötü hissediyordu ama trafik varsa yapacak bir şey yoktu. Sonuçta babasının arabası uçan araba değildi, uçarak gelemezdi. Bir iç çekip yatağa uzandı, tavşanını da sıkı sıkı tuttu.

"Peki."

Masum bir şekilde onay vermesi yüreğini sızlattığı için ışığı hafifçe karartıp kendini hızlıca odadan dışarı attı Barış. Çıkar çıkmaz telefonuna sarıldı yine. Yirmi kez aradığı numarayı tekrar aradı. Yine hiçbir cevap alamadı. Koltuğa oturup başını ellerinin arasına aldıktan sonra, "Of balım, neredesin?" diye kendi kendine sızlandı.

𝑩𝒂𝒃𝒚'𝒔 𝒃𝒂𝒃𝒚 ٭bxb٭Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin