٭23٭

4.2K 330 213
                                    

15:23

"Şurayı görüyor musun Barış? Çarpmanın etkisiyle beynin sol tarafında ödem oluşmaya başlamış."

Görüyordu Barış, anlıyordu da ama sesi çıkmıyordu. Gözleri bomboş bakıyordu ama içinde fırtınalar kopuyordu.

"Hamile olduğu için ağır ilaçlar kullanamayız. Bebeği alsak ameliyatı kaldırabilir mi bundan da emin olamayız. Bu yüzden en mantıklısı uyutmak olacak."

Barış'ın gözlerinden birer damla yaş süzüldü yine. Barış Rüzgar'ın gözlerine bakmadan birkaç saati bile zor geçirirken günlerce, hatta belki haftalarca uyuyabilme ihtimaline nasıl dayanabilirdi?

"Bebek kırk haftasını doldurursa?"

Steteskopla olmasa bile ultrason cihazı ile kalbini dinleyebilmişlerdi. Barış çok rahatlamış olsa da Rüzgar bu hâldeyken sevinmeyi bile kendine çok görmüştü. Hocasının söylediğine göre düşmenin etkisiyle bebek de içeride olmaması gereken bir pozisyon almıştı. Barış da bu yüzden duyamamıştı kalbini. Neyse ki hocası dışarıdan müdahale ederek bebeğin pozisyonunu düzeltmişti.

Oğulları çok sağlıklıydı. Rüzgar'ı aynı söylediği gibi, onu çok güzel korumuştu. Olayın nasıl olduğunu da daha sonradan öğrenmişti Barış. Kırmızı ışıkta durmayan bir araba yüzündendi. Araba ona çarpmasa da çok hızlı geçtiği için Rüzgar geriye doğru savrulmuştu. Sabah yağmur yağdığı için ıslak olan yerlerin de etkisiyle dengesini kaybedip düşmüştü.

Barış'ı en kahreden şey ise, herhangi bir yere tutunmaya çalışsa belki de düşmeyecek oluşuydu. Rüzgar ise öyle yapmamıştı. Düşeceğini anladığında kendini hiç düşünmeden iki elini birden karnına sarmıştı. Bu da dengesini daha çok kaybetmesine sebep olmuş, kafasını zemine şiddetli bir şekilde çarpmıştı. Bebeğini korumak için kendini feda etmişti. Bebeği, kendi bebeğini korumak için her şeyi yapmıştı ama Barış bebeğini koruyamamıştı. İçine titrek bir nefes çekti.

O arabayı kullanan her kimse, onu öldürecekti.

"O zaman bebeği almak zorunda kalırız. Kırk haftadan sonrası hem bebeğin sağlığı için tehlikeli hem de Rüzgar'ı çok yorar. Şu an bile çok yoruyor. Vücudu hem onun için hem de bebek için savaşıyor."

Duyduğu şeylerle içi kan ağlayan Barış, bakışlarını camın arka tarafına çevirdi. Makinenin içinde hareketsiz bir şekilde uzanan sevgilisine baktı, birkaç saniye sonra bakışlarını yere eğdi. Utanıyordu. Yüzüne bakmaya utanıyordu çünkü onu koruyamamıştı.

"Dua edelim de o zamana kadar verdiğimiz ilaçlar işe yarasın, ödem daha çok artmasın. Yoksa ameliyatı kaldırama-"

"Hayır."

Adamın sözünü hızlı bir şekilde kesti Barış. Böyle bir ihtimal yoktu. Bu yüzden duymak dâhi istemiyordu.

"Benim Rüzgar'ım çok güçlü. Onsuz yaşayamayacağımı bilir, beni tek başıma bırakmaz. İyileşecek, iyileşmek zorunda."

Doktor hiçbir şey söyleyemedi. Böyle bir gerçekle yüzleşmek kolay değildi. Üstelik Barış doktor olduğu için her şeyi daha iyi biliyordu. Bu yüzden kabullenmesi çok daha zordu.

Doktor destek olmak amaçlı kolunu sıvazlayıp, "Önce yoğun bakıma alalım, sonra tedaviye başlayalım. İki gün sonra yeni bir tomografi çeker, durumuna bakarız. Eğer ilaçlar işe yaramazsa ameliyata alırız." dediğinde Barış belli belirsiz kafasını salladı. Onu işin tedavi kısmına dahil etmeyeceklerini biliyordu. Hasta yakını olduğu için ona bir doktor olarak yaklaşması yasaktı. Açtığı damar yolu yüzünden bile başı derde girebilirdi ama hâlini gördükleri için kimse onu suçlayamamıştı. Birkaç hocası da dahil bu yaptığı şeyi bilen herkes, ona kıyamadıkları için bildiklerini hastane yönetiminden saklamışlardı.

𝑩𝒂𝒃𝒚'𝒔 𝒃𝒂𝒃𝒚 ٭bxb٭Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin