٭64٭

2.8K 349 168
                                    

07:54

"Ne yapsam ki?"

Rüzgar tepesinde dikilen oğluna gülümseyip saçlarını okşadı.

"Bir şey yapmana gerek yok oğlum. Oyuncaklarınla oynayabilirsin."

Ekin kafasını iki yana sallayıp, "Ama ben hasta olduğumda sen bana çorba yapıyorsun. Ben de sana yapabilir miyim?" dediğinde Rüzgar elini tutup durdurdu onu.

"Daha o kadar büyümedin babacım. Hem merak etme, çok iyiyim ki ben."

İyi olduğunu söylediği an yüzü buruştu Rüzgar'ın. Midesi o kadar çok bulanıyordu ki biraz daha böyle devam ederse delirecekti.

"Ama neden hasta oldun, babalar hasta olur mu?"

Tatlı tatlı dudağını büzdüğünde Rüzgar, "Babalar da hasta olurlar ama hemencik iyileşirler. Korkma bebeğim." diye mırıldandı. Ekin ona biraz daha yaklaşıp saçlarını okşamaya başladığında gözlerini kapattı. Onu bu kadar merhametli bir çocuk olarak yetiştirdikleri için ağlamak istiyordu.

Ekin alnına bir öpücük kondurup, "Yoğurt yememişsin." dediğinde gülmeye başladı. Oğlunun her yerini ısırmak istiyordu ama hiç gücü yoktu.

"Dün yağmur yağdı ya, sonra benim ayaklarım ıslandı. Hatırlıyor musun?"

Ekin kafasını salladığında konuşmaya devam etti.

"İşte o yüzden midem üşümüş. Baba birazdan gelip beni iyileştirir, doktor ya."

Babasının doktor olduğunu hatırlayınca Ekin'in kahveleri heyecanla parıldadı.

"Aa doğru, babam sana çorba da yapar."

"Yapar aşkım, sen hiç üzülme. Karnın tok değil mi?"

Ekin başını eğip karnının aç olup olmadığını düşündü. Aslında canı çikolata çekiyordu ama çikolata yiyebilmesi için babasının mutfağa gelmesi gerekiyordu. Ekin ise onu yormak istemiyordu. Bu yüzden kafasını sallayıp, "Çok tokum. Bak karnıma, şişmiş." deyip Rüzgar'ı kandırmaya çalıştı.

Rüzgar oğlunun minik göbeğini sevip, "Acıkınca söyle oğlum." dediğinde kafasını salladı Ekin.

"Oyuncaklarımı buraya getireceğim, bekle beni baba."

Koşa koşa odasına gittiğinde Rüzgar da elini karnına bastırıp kaşlarını çattı. Dün hava yağmurlu görünüyor olmasına rağmen inatla Converselerini giymiş, yağmur bastırınca da bütün ayakkabısı su dolmuştu. Her ne kadar eve çabucak gelip kendini ılık duşun altına soksa da yetmemişti. Sabah berbat bir mide bulantısıyla uyanmıştı. Barış nöbette olduğu için Ekin'e kahvaltı hazırlamış, ona yemeğini yedirdikten sonra da koltuğa uzanmıştı. Tam bir saattir de aynı pozisyonda yatmaya devam ediyordu. Kafasını yerinden oynatsa bile başı deli gibi dönüyor, Rüzgar ise kusmamak için kendini kasıyordu. Senelerdir değişmeyen bir şey varsa, o da kusmaktan nefret ettiğiydi.

"Aa, babam geldi."

Ekin koridorun ortasından bağırdığında başını geriye doğru çevirdi Rüzgar. Çevirmesiyle gözünün önünün kararması bir oldu. Ballarını sıkıca yumup kendine gelmeye çalıştı. Beyni yere akıyormuş gibi hissediyordu.

"Balım hasta oldu baba."

Barış kucağında oğluyla beraber salona girip koltukta uzanmış olan sevgilisini endişeyle süzdü. Rüzgar gülümseyerek, "Yok bir şeyim." dediğinde Ekin'i kucağından indirip Rüzgar'ın önünde eğildi. Saçlarını okşayıp alnına bir öpücük kondurarak ateşini kontrol etti.

𝑩𝒂𝒃𝒚'𝒔 𝒃𝒂𝒃𝒚 ٭bxb٭Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin