٭77٭

2.4K 400 266
                                    

Her bölüm aynı gün içinde neredeyse 1,2K okunuyor ama oylar 300'ü bile zor geçiyor, bazen hiç geçmiyor. Yorum atılmasını geçtim, bölüm isteyenler, kitabın bitmesini istemeyenler bir eline sağlık demeyi bile çok görüyor 🥲🥲

Genelde bölümleri iki günde bir atıyorum, biliyorsunuz. Bunun ne kadar büyük bir emek istediğini, bu kitap için ne kadar çabaladığımı kimseye açıklamama gerek yok sanırım. Kimse beni zorlamıyor, hevesle yapıyorum yalan yok ama böyle şeyler yaşadıkça hevesle yazdığım şeyler bile kursağımda kalıyor.

Kimseyi yorum yapmaya zorlayamam ama en azından bir yıldızı bize çok görmeyin lütfen ✨

İyi okumalar 💖

06:54

Rüzgar yatakta sekseninci kez dönerken midesinden yükselen yanmayı yutkunarak bastırmaya çalıştı. Gecenin bir vaktinde midesi yanmaya başlamış, Rüzgar'a bir türlü uyku uyutmamıştı. Pencereden içeri sızmaya başlayan ışıkla sabah olduğunu anlayınca bugünü fazlasıyla uykusuz geçireceği gerçeği yüzünden homurdana homurdana yataktan kalktı.

"Baba."

Yataktan kalktığını hisseden tatlı oğlu anında gözlerini araladığında Rüzgar yanına yürüyüp saçlarının üstüne bir öpücük kondurdu.

"Geleceğim birazdan, sen uyu bebeğim."

Ekin gözlerini ovuşturarak, "Nereye?" diye sordu. Onsuz uyumayacağını biliyordu ama yine de şansını deniyordu işte.

"Mutfağa."

Üstü çok ince olduğu için kenarda duran hırkasını üzerine geçirdi. O sırada Ekin de yatakta doğrulmuş, boncuk gözleriyle onu izliyordu.

"Ben de geleyim mi?"

Rüzgar ona kıyamadığı için kollarını açıp, "Gel birtanem." dediğinde Ekin hemen yatağın tepesine çıktı. Paçası dizine kadar sıyrılmış olan astronotlu pijamasını bileğine indirdikten sonra Rüzgar'a çekingen bir şekilde baktı.

"Kucağına gelirsem kardeşimin canı acımaz mı?"

Ne zaman kucağına gelecek olsa kardeşi için endişelenmesi Rüzgar'ın kalbini yumuşacık yapıyordu. Kafasını iki sallayıp, "Hiçbir şey olmaz abisi, ben ikinizi de taşıyabilirim." dedi. Onu ikna edebilmek için kocaman gülümsediğinde Ekin de gamzelerini gösterdi hemen. Babasının kucağına çıkıp bacaklarını da dikkatli bir şekilde beline sardı. Kafasını omzuna yasladığında Rüzgar da ellerini poposunun altından geçirip ağırlığını karnının üstünden aldı.

Ekin henüz yirmi kilo bile değildi. Barış yine de dikkat etmesini söylediği için oğlunu çok fazla kucağına almıyordu ama eğer kendini iyi hissediyorsa kardeşinin onun yerini alacağını düşünmesin diye Ekin'e ekstra ilgili davranıyordu.

"Karnın mı acıktı balım?"

Kulağının dibindeki kedi mırıltısına, "Hayır bebeğim, süt içeceğim." diye cevap verdi. Hamileyken ilaç kullanmayı sevmediği için midesi yanınca sütle idare etmeye çalışıyordu.

"Ben de içebilir miyim?"

Rüzgar salona girip anneleri sesten rahatsız olmasın diye kapıyı kapattıktan sonra Ekin'i mutfak masasının üstüne oturttu.

"İçebilirsin fasulyem, bal da koyayım mı içine?"

Ekin hevesli hevesli kafasını salladı.

"Kurabiye de yiyelim mi?"

Rüzgar yanan midesine güvenemediği için, "Sen ye bebeğim, ben yemeyeyim şimdi." dedi. Ekin parmaklarıyla göstererek, "Beş tane yesem yeter." dediğinde Rüzgar kıkır kıkır güldü. Yemek konusunda kendisine bu kadar benzemesi çok hoşuna gidiyordu.

𝑩𝒂𝒃𝒚'𝒔 𝒃𝒂𝒃𝒚 ٭bxb٭Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin