٭72٭

2.5K 322 185
                                    

İyi okumalar efendimm, azıcık yorum yaparsanız çok sevinirimmmm🥹🥹🥹

10:24

"Bak şimdi aslanım. Böyle tutup böyle çevireceksin. Ama dikkat et, elini yakma."

Ekin babasının elinden maşayı alıp heyecanlı bir şekilde, "Tamam baba." dedi. Tavanın ortasında pişmeye çalışan yuvarlak krepi izlerken, "Pişti mi bu?" diye sordu.

"Çevir bakalım pişmiş mi?"

Ekin krepi babasının öğrettiği gibi çevirmeye çalışırken birazcık zorlandığında kaşlarını çattı hemen. Sandalye tepesinde işine fazlasıyla odaklı bir şekilde maşa tutuyor oluşu Barış'ın gözüne çok tatlı geldiği için kendi kendine sırıttı. Cesaretini yitirmesin diye ona yardım etmeyip kreple verdiği mücadeleyi sessiz sessiz izlerken Ekin zar zor da olsa krepi çevirmeyi başardı. Tatlı gamzeleriyle babasına dönüp kocaman gülümseyerek, "Yaptım." dediğinde Barış saçlarını karıştırdı.

"Aferin babacım."

Babasının takdirini kazandığı için Ekin'in kahve gözleri neşeyle parıldadı. Bu aralar bir şeyleri tek başına yapabildiğinde çok seviniyordu. Özellikle çoraplarını ve ayakkabılarını tek başına giyebildiği için çok mutluydu çünkü bal babası karnı kocaman olduğu için artık çok fazla eğilemiyordu. Ekin de kendi işini kendi yaparak onu yormamış oluyordu.

"Çilekle süsleyelim mi krepleri?"

Bütün krepleri dikkatli bir şekilde pişirdikten sonra kafasını sallayıp babasının uzattığı çilek tabağını eline aldı Ekin. İlk çileği tabağın kenarına koydu, sonra diğerini eline aldı. Canı aniden çok çilek çektiğinde babasına dönüp, "Bunu yiyeyim mi?" diye sordu. Barış sorduğu şeyle kısık bir kahkaha atıp, "Ye oğlum, neden soruyorsun?" dediğinde Ekin omuz silkip çilekten bir parça ısırdı.

"Babamla kardeşimin yemesini istiyorum çünkü."

Söylediği şeyle Barış onu böyle şefkatli yetiştirdikleri için kendisiyle ve Rüzgar'ıyla gurur duydu. Rüzgar'dan merhameti, Barış'tan da sevdiklerine nasıl özen gösterileceğini öğrenmişti Ekin. O kadar akıllıydı ki bazen ikisi de şaşıp kalıyorlardı. Özellikle kardeşine gösterdiği ilgi bambaşka bir boyuttaydı. Yaptığı kıskançlık bile her zamanki gibi Barış'a karşıydı. Kardeşinin tekmelerini Barış hisseder de kendisi kaçırırsa çok sinirleniyor, dakikalarca Rüzgar'ın karnında yatıyordu. Minik çilekleri de sağ olsun abisini hiç kırmıyor, hemen yeni bir tekme daha atıyordu.

Barış saçlarının üstüne bir öpücük kondurup, "Sen istediğin kadar ye babacım, dolapta hepimize yetecek kadar çilek var." dediğinde Ekin yediği çilekten dolayı pembe pembe olan parmaklarını yanındaki beze sildikten sonra eline bir çilek daha alıp onu da tabağa yerleştirdi.

"Biz çok yemeyelim ama, babam yesin. Kardeşimin büyümesi gerekiyor çünkü."

Barış onu bağrına basa basa sevme isteğiyle dolarken güzel oğlunun mis kokulu boynuna bir öpücük kondurdu. Ekin huylanarak kafasını oynattığında bir kez de yanağından öpüp geri çekildi.

"Senin de büyümen gerekiyor ama."

Ekin kafasını sallayıp, "Doğru." dedi. Sonra Barış'a dönüp yeni yıkamış olduğu çilekleri de elinden aldı.

"O zaman sen çok yeme. Senin büyümen gerekmiyor. Kocaman olmuşsun zaten."

Barış oğlunun sözleri yüzünden bir kahkaha daha attı. Acıktığı için onu sabahın köründe uyandırmış olmasına rağmen beraber o kadar çok eğleniyorlardı ki uykusuzluğu hiç önemsemiyordu. Zaten kendi kahvaltılarını yaptıktan sonra da Rüzgar için kahvaltı hazırlamaya başlamışlardı. Bu yüzden zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamamıştı.

𝑩𝒂𝒃𝒚'𝒔 𝒃𝒂𝒃𝒚 ٭bxb٭Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin