٭44٭

4.2K 340 108
                                    

17:54

"Gel aşkım, gel tatlı fasulyem."

Bera yüzünde heyecanlı bir gülümsemeyle Rüzgar'a doğru emeklemeye çalışırken Rüzgar ellerini yerdeki oyun matının üstüne vurup oğlunu yüreklendirmeye çalıştı.

"Aferin Bera'ma. Gel güzel oğlum."

Bera olduğu yerde debelenirken dirsekleriyle kendini ilerletmeyi denediğinde Rüzgar nefesini tuttu. Alt dudağını dişlerinin arasına kıstırıp heyecan dolu bakışlarını bebeğine dikti. Birkaç denemenin ardından emeklemeyi başaramayınca yüzünü buruşturdu Bera. Sıkkın ifadesi yüzünden Rüzgar da dudağını büzdü. Oğlunun yanına yaklaşıp o da aynı onun gibi dirseklerinin üzerinde durdu.

"Hemen ümitsizliğe kapılmayalım fasulyem. Daha dün altı aylık oldun sonuçta. Emeklemek için henüz çok küçüksün."

Bera babasının pozitif düşüncelerini asla takmadığını belli ederek ağlamaya başladığında Rüzgar oğlunu sırt üstü çevirip ellerini tuttu.

"Oturalım mı biraz?"

Bera onu kucağına alsın diye Rüzgar'a timsah göz yaşlarını akıtmaya devam ederken Rüzgar onu yavaşça oturur pozisyona getirdi. Yalandan ağladığını bildiği için sakince susmasını bekledi çünkü şimdiden kucak bağımlısı olmuştu ve Rüzgar daha fazla şımarmasını istemiyordu.

"Bera'nın parmakları neredeymiş?"

Ellerini birbirine çarptırıp ona alkış yaptırdığı için dışarıdan ağlayan bebeğine eziyet ediyormuş gibi göründüğüne emindi Rüzgar ama kendi bebeğini ondan daha iyi kimse tanıyamazdı. Yüz bulamadığı için birazdan ağlamayı kesecek, oyununa eşlik etmeye başlayacaktı.

"Rüzgar, yemek hazır balım."

Babasının sesini duyunca boncuk boncuk bakan, Rüzgar'ın hayalini kurduğu gibi Barış'ın gözleriyle aynı renkte olan kahvelerini mutfağa dikti Bera. Rüzgar babasına aşık oğlunun yüzündeki tatlı ifade yüzünden gülümseyerek kucağına aldı onu. Islak yanaklarına birer öpücük kondurup kendi parmaklarını yemeye çalışan minik bebeğiyle beraber mutfağa girdi.

"Hiç söz dinlemiyorsun Doktor Barış. Nasıl çalışacaksın sen şimdi bütün gece?"

Barış Ekin'i Rüzgar'ın kucağından alıp sevgilisinin dudaklarına bir öpücük kondurdu. Ekin'i mama sandalyesine oturttuktan sonra Rüzgar'ı da kendi sandalyesine oturttu.

"Sen benden daha çok yoruluyorsun bebeğim. Hem altı üstü bir yemek yaptım, bir şey olmaz."

"Ama senin dinlenmen gerekiyordu."

Barış salata tabağını masaya bıraktıktan sonra Rüzgar'ın yanağından bir makas alıp sırıtarak, "Sabah eve geldiğimde dinleneceğim." dediğinde Rüzgar utandığı için başını eğip önündeki çorba kasesini izlemeye başladı. En son bu cümleyi bu kadar imalı bir şekilde kurduğunda Ekin'i yapmışlardı.

Ayıcıklı panduflarıyla masanın altından Barış'ın bacağına sürtünürken, "Ben mi dinlendireceğim seni?" dediğinde Barış elini dizine koyup yukarı doğru okşamaya başladı.

"Başka türlü dinlendiğimi hissedemiyorum."

Rüzgar cilveli bir şekilde, "Barış." deyip bacağındaki elinin üzerine vurduğunda verdiği tepkiye güldü Barış. Nazlanma konusunda tam bir ustaydı ama o da Rüzgar'a aklını kaybettirme konusunda pek de acemi sayılmazdı.

Cilveleşmeleri Ekin'in salyalarını etrafa saçıp tatlı sesler çıkararak Barış'ın kucağına gitmeye çalışmasıyla son bulduğunda Rüzgar kenarda duran cam kaseyi eline aldı.

𝑩𝒂𝒃𝒚'𝒔 𝒃𝒂𝒃𝒚 ٭bxb٭Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin