٭54٭

3.2K 326 136
                                    

22:12

"Oğlum ağzın yanar."

Rüzgar Ekin'e zorla meyveli yoğurt yedirmeye çalışırken Ekin dudaklarını kapatıp onun tabağına uzandı.

"Önümde kebap verken ben de meyveli yoğurt yemek istemezdim güzelim."

Rüzgar Barış'ın söylediği şeyle çaresiz bir şekilde arkasına yaslandı. Barış ona kebap yedireceğini söyleyerek dalga geçse de oğulları gerçekten de yemek istiyordu. Rüzgar da yaklaşık on dakikadır Ekin'le mücadele etmeye çalışıyordu.

"Ye de rahatla o zaman. Ağlarsan ben susturmayacağım, anlaştık mı?"

Rüzgar Ekin'in gözlerinin içine bakıp ondan ciddi bir şekilde cevap beklerken Ekin onu takmadan tabağına elini sokmaya çalıştı yine. Rüzgar inadı yüzünden canından bezdiği için mama sandalyesini Barış'a doğru ittirdi.

"Ben yemeğimi yiyeceğim, siz ne yaparsanız yapın."

Barış babası tarafından terk edilmiş olan oğlunu kendine biraz daha yaklaştırıp sırıttı. Normalde kendileri ne yerlerse illa ki Ekin'e de tattırıyorlardı. Bu yüzden yeni tatlara açık bir bebekti ama bu sefer yedikleri şey çok acı olduğu için Ekin'e yedirmek istememesini anlıyordu Barış. Kendi de istemiyordu ama bir yandan da ne tepki vereceğini merak ediyordu. Bir parça da olsa tattırmak için Rüzgar'a attığı heves dolu bakışlar Ekin'in inadıyla birleşince de güzel sevgilisi en sonunda pes etmek zorunda kalmıştı.

"Balım, ağlarsa-"

"Susturursun Barış. Dedim ya, karışmıyorum."

Barış ciddi anlamda onları hiç takmadan yemeğini yiyen bebeğine ürkek bir şekilde bakarken korkunun ecele faydası olmadığına inanarak kendi kendini cesaretlendirdi. Önündeki yemekten küçük bir parça koparıp çatala taktıktan sonra çatalı Ekin'e uzattı.

"Babacım, acı bu."

Ekin dakikalardır yemek istediği şeye uzanmaya çalışırken, "Acı." dediğinde Barış kafasını salladı.

"Evet, çok acı. Dilin yanar oğlum, ağzın da yanar. Yoğurt vereyim mi ben sana?"

Ekin kafasını iki yana sallayıp çatalı gösterdiğinde Barış ne olacaksa olsun moduna girip ağzını büyük bir hevesle açmış olan oğluna sonunda o kebabı yedirdi. Ekin ağzındakini çiğnerken Barış da onu tedirgin bir şekilde izlemeye başladı. Rüzgar'a bir bakış attığında onun da oğullarını izlediğini fark etti. Her ne kadar karışmayacağını söylese de tabi ki minik oğluna kıyamıyordu.

Ekin hiçbir yanma belirtisi göstermeden ağzındakini yutup bir de Barış'a, "Daha daha." dediğinde ikisi de oğullarına şokla baktılar.

"Barış doktora götürelim."

Barış yaşadığı şoktan çıkıp sırıtarak, "Niye aşkım?" dediğinde Rüzgar panikle hiçbir şey olmamış gibi daha fazla kebap yemek isteyen oğlunu gösterdi.

"Acıyı hissetmiyor. Dilinde his kaybı var kesin. Bu yaşına kadar nasıl anlamadık?"

Barış söylediği şeyle gülmeye başladığında birkaç yüzün onlara dönmesine sebep oldu. Normalde İstanbul'da kimse kimseyi umursamazdı ama sanki buralarda insanlar daha samimi, daha canayakındı. Yoldayken navigasyonun durmadan kaybolmalarına sebep olduğu anlarda bile bir sürü kişi yardım etmeye çalışmıştı. Barış bu sayede daha evlerine varmadan bile kendini sıcacık hissetmeye başlamıştı.

"Barış neden gülüyorsun, baksana nasıl yiyor? Normal mi bu görüntü?"

Barış henüz iki yaşında olmasına rağmen iştahlı bir şekilde kebap yiyen oğluna gülmeye devam ederken ayran bardağını dudaklarına uzatıp biraz içmesini sağladı. Ekin büyük yudumlarla ayranı da içtikten sonra elindekini kemirmeye devam etti.

𝑩𝒂𝒃𝒚'𝒔 𝒃𝒂𝒃𝒚 ٭bxb٭Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin