٭65٭

2.9K 356 212
                                    

19:22

Barış yanağını delmeye çalışan minik parmak yüzünden derin uykusundan zorlukla uyanıp kahvelerini araladı. Gözünü açar açmaz karşısında güzel bebeğinin minyatür versiyonu olan gamzeli oğlunu görünce gülümsedi. Daha güzel bir uyandırma servisi olabilir miydi? Barış'a göre en iyisi buydu.

"Babacım."

Ekin parmağını babasının yanağından çekip yanına yaklaştı. Fısıltıyla, "Balım seni uyandırmamı istedi baba. Yemek yiyecekmişiz." dediğinde Barış da aynı onun gibi fısıldayarak, "Öyle mi?" diye sordu. Ekin kafasını salladığında tatlılığına dayanamadığı için oğlunu tek hamlede yatağa çekti Barış. Yorganı üzerlerine kapatıp içeride onu gıdıklamaya başladığında Ekin çığlığı bastı hemen.

"Niye bu kadar tatlısın?"

Ekin gıdıklandığı için kıkır kıkır gülerken, "Bilmiyorum." dediğinde verdiği cevapla sırıttı Barış. Yorganı tekmeleyen oğlunun kolunu bacağını yakalayıp boynundan sıkıca öptü.

"Çünkü Rüzgar doğurdu seni, o yüzden bal gibisin."

Ekin yorganı üzerinden atıp nefes nefese, "Bal gibi miyim? Babam arı değil ki." dediğinde Barış dayanamayarak kahkaha attı bu sefer. Aklı çok ama çok ilginç çalışıyordu.

"Evet, baban arı değil ama duyduğuma göre onun vücudunda bal geziyormuş. Bu yüzden çok tatlıymış. Sen de onun vücudundan çıktığın için sen de çok tatlısın."

Ekin babasının söylediklerini uzun uzun düşündü. Kahve gözlerini kırpıştırıp duyduklarını aklına yatırmaya çalıştı. Kandırıldığını anlayınca aynı Rüzgar gibi puflayıp Barış'a gözlerini devirdi.

"İnsanların vücudunda bal gezmez baba, kan gezer. Yalan söylemek çok kötü bir şey."

Barış verecek cevap bulamadığı için ağzı açık bir şekilde oğlunu izlerken Rüzgar içeriden, "Canım oğlum ve canım kocam, yemekler soğudu." diye bağırdığında Ekin Barış'ın üstünden atlayarak yataktan kalktı.

"Geldim bal babam."

Koşa koşa yatak odasından çıktığında Barış arkasından hayretle baktı. Sadece dört yaşındaydı ama zekası akıl almaz bir seviyedeydi. Onu kesinlikle hafife almamaları gerekiyordu. Birçok konuda yalan söyleyip söylemediklerini bile kolay bir şekilde anlayabiliyordu. Belki de artık bebek olmadığını kabullenme zamanı gelmişti.

Elini yüzünü yıkadıktan sonra esneye esneye salona geçti Barış. İçi rahat etmediği için saatlerce Rüzgar'ın başında beklemişti. En son Rüzgar onu kavga dövüş yatak odasına yollamış, Barış da zaten beş dakika içinde bayılmıştı. Neyse ki saatlerdir uyuduğu için şu an fazlasıyla dinç hissediyordu kendini. İki bebeğiyle de bol bol ilgilenebilirdi.

"Günaydın sevgilim."

Barış sandalyede oturan bebeğine arkasından sarılıp saçlarının üstüne bir öpücük bıraktı.

"Günaydın aşkım. Neden uyandırmadın beni, beraber hazırlardık."

Rüzgar tatlı bir şekilde omuz silkip, "Çok bir şey yapmadım zaten, hadi otur." dediğinde Barış Rüzgar'ın çaprazındaki sandalyeyi çekip oğlunun karşısına oturdu.

"Biraz daha iyi misin?"

"Midem geçti de keyfim yok pek."

Barış, "Neden, bir şey mi oldu balım?" dediğinde kafasını iki yana salladı Rüzgar.

"Olmadı aslında ama aniden kötü hissetmeye başladım. Nedenini bilmiyorum."

"Hasta olduğun için öyle hissediyorsundur güzelim. Bir yemek yiyelim, sonra dağıtırım ben senin aklını."

𝑩𝒂𝒃𝒚'𝒔 𝒃𝒂𝒃𝒚 ٭bxb٭Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin