٭6٭

6K 452 277
                                    

17:23

Rüzgar Barış'ın elini tutup apartmandan içeri girerken omzuna yaslanarak mide bulantısını geçirmeye çalıştı. Sabahtan beri durmaksızın bulanıyordu ama çok işleri olduğu için dinlenmeye fırsat bulamamıştı.

Önce okula, oradan da nikah işlemlerini halletmeye gitmişlerdi. Ardından randevuları olduğu için hastaneye geçmişler, fasulyelerinin durumunu öğrenmişlerdi. Artık iki aylıktı ve Rüzgar Barış'ın yardımı olmadan ultrasonda bebeğini görebiliyordu. Doktorlarının söylediğine göre boyu henüz bir buçuk santimdi, yani fasulye boyutunu biraz geçmişti ama Rüzgar doğana kadar ona Meksika fasulyesi demeye devam etmek istiyordu.

Şimdi de Barış'ın ailesinin evine gelmişlerdi ve Rüzgar çok heyecanlıydı. Midesinin durmadan bulanmaya devam etme sebebi bu da olabilirdi. Ne tepki vereceklerini çok merak ediyordu. Bir de üzerinde hafif bir kırıklık vardı. Sebebinin kendi ailesi olduğunu biliyordu Rüzgar. Bugün elbet ararlar sanmıştı, en azından babasının arayacağını düşünmüştü fakat telefonu bir kez bile çalmamıştı. Bu yüzden kötü hissediyordu Rüzgar, bu durum da ister istemez vücudunu etkiliyordu.

"İyi misin bebeğim, çok mu bulanıyor miden?"

Rüzgar kafasını sallarken Barış asansörün düğmesine bastı. Onu kendine yaslayıp omzunu okşarken, "Odada yatıp dinlenirsin biraz." dediğinde Rüzgar kafasını iki yana salladı.

"Ayıp olur."

"Ne ayıbı? Hamilesin sen."

Rüzgar bir şey demeden Barış'ın kolunun altında asansörden çıktı. Koskoca okul sahibi birinin çok da lüks olmayan bir apartman dairesinde yaşıyor olması garip gelse de, Barış'a bunu sorduğunda ailesinin mütevazilikten yana olduğu cevabını almıştı. Yeni evlendiklerinde, henüz çok paraları yokken taşındıkları bu evi bırakmak istememişlerdi. Aslında düşününce kulağına mantıklı geliyordu çünkü oğulları da kendileri gibiydi. Ne kadar varlıklı olduğunu ondan saklamış olması bile zaten bu durumun en iyi örneğiydi.

"Rüzgar, hoşgeldin kuzum."

Annesi kapıyı açıp direkt Rüzgar'ın üstüne atladığında Barış kenara çekilip ayakkabılarını çıkarmaya başladı.

"Ben de hoşgeldim."

Kendi kendine triplenişini tabi ki kimse takmamıştı. Rüzgar iyi hissetmemesine rağmen Barış'ın annesine sıkıca sarılıp gamzeleri ortaya çıkacak kadar gülümsedi.

"Hoşbuldum Canan teyze."

"Teyze değil oğlum, anne."

Rüzgar'ın dünden beri en çok kaçtığı hitap bu olduğu için şu an ağzından çıkartması çok zordu, yine de onu kırmamak için gülümseyerek başını salladı.

"Hadi geçin içeri, sofraya oturalım hemen."

Rüzgar ayakkabılarını çıkarmak için eğileceği sırada Barış anında yere çöktü.

"Dur güzelim, yardım edeyim."

Rüzgar annesinin karşısında böyle davrandığı için yerin dibine geçerken, "Gerek yoktu Barış." diye utana utana mırıldandı. Barış ayakkabılarını çıkarmasına yardımcı olup ayağa kalktığında annesinin alaylı bir surat ifadesiyle şüpheci bakışlarının kurbanı oldu.

"Biraz midesi bulanıyor da, eğilsin istemedim."

Canan Hanım duyduğu şeyle elini Rüzgar'ın alnına koydu.

"Neden, hasta mı kuzum?"

Rüzgar aldığı ilgi yüzünden ağlayacak gibi olurken gözlerinin dolmasına engel olamadı. Ne vardı annesi de böyle sevseydi onu? Hasta olduğunda onu azarlamak yerine bir gece başında bekleseydi? Rüzgar ise ateşi kırk dereceyken, uykusundan annesini sayıklayarak uyandığı her anda karşısında Cemile teyzesini görerek büyümüştü.

𝑩𝒂𝒃𝒚'𝒔 𝒃𝒂𝒃𝒚 ٭bxb٭Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin