Hayattaki en zor anı, sevdikleriniz tarafından sırtınızdan vurulduğunuzda yaşıyorsunuz. Özellikle de bu kişi dokuz ay boyunca anne karnını paylaştığınız diğer yarınız ise... Elin kızı gelip de onun aklını başından aldığında bir değeriniz kalmıyor. Yoksa bu sadece bize özgü bir durum muydu? Ulan ben senin ikizinim! Beni nasıl bir durumun içinde bıraktığı konusunda fikri var mıydı acaba? Ne fikri? Dünyadaki en fikirsiz yaratıktan bahsediyorduk burada. Aras Karaca'nın ölümü elimden olacaktı. Ayaklarına beton döküp Kuzey Buz Denizi'nin sularına salacaktım onu. Cesedi o karanlığın içinde asla bulunamayacaktı. Benliğim ve ruhum sonsuza dek huzura erecekti.
Adamın bana yaptıklarına bakar mısınız?
Ben, o ve Elif zor durumda kalmasın diye, çocuklarının güvenliklerini sağlayabileyim diye hiç tanımadığım; bir kere bile görmediğim yabancı birini önce elektrikle bayıltıp sonra da ilaç verip uyutuyordum ve kendi düğününden kaçırıyordum. Sonra aynı adamın kafasına on kilo ağırlığında ahşap bir tepsiyle vuruyordum. Yetmezmiş gibi silahla yaralıyordum. Ah, tüm bunları onu zorla zapt etmişken yapıyordum. Bu detayı atlamayalım, lütfen. Son kırk sekiz saatte yaşadıklarım beni on sene hapiste tutmaya yeterdi.
Üstüne hiçbiri yetmemiş gibi hakkımda kaçırılma haberi yapılıyordu.
Çok geçmeden de kardeşim kaçırdığım adama âşık olabileceğim hakkında demeç veriyordu.
Ya bu dünya çıldırmıştı ya da ben bu serüvenin bir yerlerinde ölmüş cehenneme düşmüştüm.
"Tüm bunların üstüne kafana vurmayacaktım." Kalıcı bir hasara sebep verdiğim için pişmanlık duyuyordum. Hala garip bir şekilde sırıtıyordu. Arkasına yaslandı. Kolunun acısı ne çabuk geçmişti, öyle? "Haberlere inanmıyorsunuz herhalde. Sabahkiler gibi bu da asparagas..."
"İkizin olayları çözmemi kolaylaştırdı." Yüzünün ortasına bir tane indirebiliyor muydum? Söz veriyorum burnunu kırmayacaktım. "Tüm o Elif'e yardım etmeliydim bahaneleri..." Başını iki yana salladı. "Neredeyse inanmak üzereydim, Leyla." ???
Ayaklandım. "Bu saçmalıklar-" Televizyonu gösterdim fakat çoktan başka habere geçmişti. Döndüm. Delice tepinmek istiyordum. "Hayır. Aras her ne saçmalıyorsa bunun benimle bir alakası yok. Ben sadece Elif'e yardım etmek amacıyla sizi-" Dinlemiyordu. "Size anlatıyorum." Bir kaşını kaldırdı ve sorarcasına baktı. Anlattığım şeyin ana fikrini duymakla ilgilenmiyordu bile. "Yemin ederim Elif içindi ve -"
"Gelmediğim için hayli üzgün bir gelin gördüm, Leyla."
Ne? O sadece rol icabıydı, aptal adam. Gelmeyeceğini biliyordum o sebeple çok da şaşırmadım ifadesiyle dolaşacak hali yoktu ya. Döndüm. Patlayan fiziki acı, içimdeki bütün öfkeyi aldı götürdü. Serçe parmağım dünyanın en acı haliyle tanıştı. Koltuk köşesi ve küçük parmak... Birbirlerine kavuşmak için yanıp tutuşan başka ikili var mıdır bu evrende?
Koltuğa çöktüm. Gözlerimin yaşardığını fark ettim. Birazı can acısından birazı da sinir bozukluğundan... Soluklandım. Tamam, durumun üstesinden gelebilirdim. Karşımdaki adamı biliyordum. Mantık çerçevesinde, durumu ciddiyetle açıkladığımda beni anlayabilecek kapasitedeydi. Soluklandım. Can acım hafiflemişti. Sinirlerim daha sakin durumdaydı. Konuşmak için derin bir nefes aldım.
"Buradasınız ve bir süre daha burada kalacaksınız." Hayır! Vazgeçtim. Patron bendim ve açıklama zorunda değildim. "Ve siz, Mehmet Ayaz Artuklu... Kaçmaya en küçük teşebbüsünüzde yerinizden kıpırdayamayacağınıza emin olduğum noktalarınızdan vurmak zorunda kalacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damat Kaçırma (Final)
RomanceOlaya hiç bu açıdan bakmadım ben. Hayatım boyunca o kadar çok şey kaçırdım ki... Hayaller, dostlar, mutluluklar, güven, aşk, eğlence... Ama bu adam! Kaçırdığım en iyi şeydi.