Onu en son böyle şoka soktuğumda sevgilim olmasını teklif ettiğim bir ortam içindeydik. Tanıdığım zaman rahatsız edecek kadar uzayınca dayanamadım. "Burada mısın?" Başını salladı. "Delirdiğimi mi düşünüyorsun?" Reddetti. "Konuşacak mısın?"
"Elif'in kardeşim olduğunu mu düşünüyorsun?"
Benimle bu konuyu irdeleyecek miydi? Ah! Biraz daha sağlıklı olabilmeyi isterdim. "Evet. Bazı çelişkili noktalar var. Mesela... Bir doğum kaydı yok. Öyle gibi gösterilen hastane kayıtlarını kontrol ettiğim de bebekler, Elif değil. Sonra... Bir anda Türkiye'ye getirilip tedavi için hastaneye yatırılıyor. Üstelik kardeşinin doktoru onunla ilgileniyor. Sence de garip değil mi?" Konuşmamı sonlandırdığımda nefes nefeseydim.
"Bir şeyi merak ediyorum." Bu konuyla ilgileniyor muydu? Onun ilk kez bu kadar sakin karşıladığına tanık oluyordum. "Aslında birçok şeyi merak ediyorum." Neleri? "Bu düşünceler bir anda mı zihninde beliriyor? Her şeyi birbirine nasıl bağlayabiliyorsun? Kimden yardım alıyorsun? Vazgeçmek nedir bilmez misin?"
Bakışlarının gerisindeki tablo netleşti.
"Hayır, Leyla. Elif, kardeşim değil."
"Ben sadece... Her şeyi göz önünde bulundurmak istedim."
"Elif kadar sağlıklı görünen birisinin, kardeşim olması mümkün değil. Derin'in kollarında sedef hastalığı vardı, Leyla. Ayrıca sol elinde dört parmağı ile dünyaya geldi. Şüphelendiğin kişilerde bu özellikleri de aramalısın." Hafifçe doğruldu. Elini, saçlarımın üzerine yerleştirdikten sonra şakağıma bir öpücük bıraktı. "Dinlen. Yarın seni ve Yasin'i daha güvenli bir yere aldıracağız. Yeterince yorucu olacaktır."
Benden uzaklaşmaya başladı.
İçimde öyle rahatsız bir his vardı ki bu konuyu açtığım için pişmanlığımı katladı. "Bekle." Durmadı. "Lütfen." Kapının koluna uzandı. Bana dinlenmemle ilgili bir şeyler söylüyordu. Açıkçası pek de umurumda değildi. Onu kırdığımı biliyordum. Sürekli tepki göstermesinden anlamalıydım ki bu iyileşmeyen, unutulmayan hatıraya karşı daha hassas davranmalı, daha saygılı olmalıydım. Hedefe öyle odaklanmıştım ki yaraladığımı fark etmemiştim. "Özür dilerim." Benzer bir olayı yaşadığımı düşünüyordum da... Aras'ın hayatımda olmadığını düşünüyordum da... Eren'i bizden aldıklarını düşünüyordum da... Delirirdim. Daha o an aklımı kaçırırdım. "Dü-düşüncesiz davran-dım."
Gözyaşlarıma engel olamıyordum.
Göğsüm titredikçe içeriden vuran acıya da dayanamıyordum.
"Özür dilerim."
"Leyla." Eli, alnımın üzerindeydi. "Ağlama." Dedi panikle. Sanki durdurabildiğim bir şeydi. "Hey!"
"Kimseye zarar vermek istemedim. Ben... Herkesi... Güvende... Tutmak istiyorum."
"Biliyorum, Leyla. Sakin olmalısın. Yaraların açılacak."
"Seni kırmak istemedim."
"Biliyorum."
"Elif'e bir şey olsaydı... Aras bir daha... Hiç iyileşmezdi. Eren... Annesiz kalmak için... Çok küçük..." Genzimin dolmasıyla sesim çatallanmaya başladı. "Kardeşin zarar görseydi... Sen... Seni düşündüm... Ama ben ölseydim... Kimse-"
Dudaklarım kapandı.
Ciğerlerime nefes gitmediği için göğsümdeki titreme durdu. Acı da kesildi. Yüzümü tutan kulağımın gerisinden saçlarımın arasına girdi. Başımı kendisine yaklaştırırken yastıktan da kaldırdı biraz. İçimdeki son nefesi bıraktım. Havaya duyduğum ihtiyaçla dudaklarımı araladım. Yüzlerimizi birbirine bastırdı. Biraz ilaç kokusu biraz Mehmet Ayaz... Hangisi daha akıl bulandırıcıydı emin olamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damat Kaçırma (Final)
RomanceOlaya hiç bu açıdan bakmadım ben. Hayatım boyunca o kadar çok şey kaçırdım ki... Hayaller, dostlar, mutluluklar, güven, aşk, eğlence... Ama bu adam! Kaçırdığım en iyi şeydi.