Bir haftadır herkes büyülenmiş gibiydi.
Ben dahil ne Eren'in ne de annemin gözü bir şey görmüyordu. Öyle ki günler sonra hatırladığım telefonumu şarjı bitmiş bir halde buldum. Onu şarja takıp da açılmasını bekliyordum ki yan odadan gelen ağlama sesiyle vazgeçtim. Onlarca bildirim sesleri kulağıma gelse de umursamadan odamdan çıktım. Yeğenlerim ağlıyor, benim. Leyla Karaca, onların ağlamasına asla izin vermezdi.
Odaya girdiğimde bir tanesini Eren'in bir tanesi de Aras'ın kucağında olduğu manzara ile karşılaştım. Elif ve annem ise altlarını değiştirmek için sedyeyi hazırlıyordu. Eren'deki Mira'yı aldım.
"Neden ağlıyorsunuz?" diyerek sallamaya başladım.
"En ufak fikrim yok. Karınları tok. Altları temiz. Gazlarını çıkardık. Uykularını aldılar. Keyif olsun diye ağlamıyorlarsa bir şey bilmiyorum."
"Sen de böyleydin Leylacığım." Diye annemin sesine döndüm. Aynı anda Aras da haklılığını belirtir gibi gözlerini üzerimde gezdirdi.
"Ağlamaları, benim suçum mu?" İnanamıyorum. Tek kelime ile i-na-na-mı-yor-dum. "Ağlamayın halacığım. Ağlamayın, hadi. Benden bilecekler, baksanıza."
Sesleri daha da yükseldi.
İkisini de bebek sedyesine yatırdık. Annem pratik birkaç hareket ile Mira'nın altını değiştirirken Elif Hira'nınkini yeni açabilmişti. "Alışacaksın, anneciğim." Dedi Elif'e dönerek, annem. Şu bir haftanın en güzel yanlarından biriydi Elif'in o çok özlem duyduğu anne şefkatini annemde bulması. Sabırla anlattı. Eren'in bebekliğinde edindiğim tecrübeleri kullanmama izin vermiyordu. Elif'e öğretecekti. Her şeyi öğretmeye hevesliydi. Elif de bir o kadar heyecanlıydı.
Aras ile hem fikirdik. Bunu bölmeyecektik.
Kızlar, sustu.
Tüm dertleri, iki saatlik bezleriyle miydi?
Çıkardıkları bebeksi seslere bakılırsa keyifleri hayli yerindeydi. Hira esnemeye çalışırken Mira, bir elini onun yüzüne uzattı. Aman! Birbirlerinden iki dakika bile ayrı kalamazlarmış. Anne kucağında yatağa taşınırlarken bekledik. Elif onları özenle yatırdı.
Annem herkesin çıkmasını işaret etti.
Ben, Eren'i önden itelerken Aras da peşimizden çıktı.
Yasin'i koridorda bulduk. Odamın kapısında bekleyen adam bizi gördüğünde başını eğerek selamladı. Neler oluyordu? Bir şey konuşmak ister gibi bir hali vardı. "A-Ayaz Bey, geldiler."
Kekelemiş miydi? Bir şey oldu. Neden bilmiyorum ama kalbimdeki sıkışmanın bir şey olduğuna işaret ettiğinden emindim. Aras'a baktım. Başını eğerek onayladığını yakaladım. Nasıl yani? Mehmet Ayaz'ın neden geldiğini biliyor muydu? Bu ziyareti bekliyor muydu? Eren'in omzuna dokundu. "Biz büyüklerin biraz iş konuşması gerekiyor. Odana çıkıp ödevlerini bitir. Daha sonra seninle istediğin oyunu oynayacağım."
"Anlaştık." Eren, arkasını dönerek aksi yönde hızla uzaklaştı. Vay canına! Ondan kurtulmak çok kolay olmuştu. Evet, Eren de gittiğine göre konuşacaklar mıydı? Aras, bebek odasının kapısını açtı.
"Anne, bir bakar mısın? Hayatım, hemen döneceğiz."
Tamam.
Annemi de çağırdığına göre konunun babamla ilgili olduğundan emindim. Onları beklemeden Yasin'i de geçerek koridorun sonundaki merdivenleri çıktım. Büyük girişi de geçerek salonun başlangıcındaki iki basamağı indim. Mehmet Ayaz, yalnız değildi. Sinan'ı ve Teoman Bey'i karşımda bulmak beni şaşırttı. Kafamın içinde bir elektrik dalgası belirdi. Bütün vücudunu saran ürpertinin nedenini biliyordum. "Babam?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damat Kaçırma (Final)
RomanceOlaya hiç bu açıdan bakmadım ben. Hayatım boyunca o kadar çok şey kaçırdım ki... Hayaller, dostlar, mutluluklar, güven, aşk, eğlence... Ama bu adam! Kaçırdığım en iyi şeydi.