O günden sonra Mehmet Ayaz'ı görmedim.
Santorini tatilimizi uzatmama kararı alarak İstanbul'a döndük. Elif ve Aras'ın, Sadi Subaşı ile görüşmesi tatsız geçmişti. Anladığım kadarıyla dede olmayı sakin karşılayamamış, Elif'in kalbini kırarak tepki göstermişti. Dokunsam ağlayacak bir haldeydi iki gündür. Onu böyle görmek Aras'a kararlarını sorgulatıyordu. Şu bir gerçekti ki Suphi Karaca'nın tepkisi de hiç sakin olmayacaktı.
Hiçbir faaliyet gösteremediğim bir öğleden önce geçirdim. Masamda öylece oturup belki de yüzlerce kez aynı şeyleri düşündüm. O patikada Sadi Subaşı ile karşılaşmamız tekrar ve tekrar canlandırdım kafamda. Bir detay olmalı. Ne için her zaman bir yol olduğunu söylemiş olabilirdi?
İşin içinden tek başıma çıkamayacaktım. Telefonuma sarıldım. "Bir şey bulabildin mi, Yasin?"
"Bazı şeyler var, Leyla Hanım. Yarın akşama kadar teslim edeceğim."
"Ne gibi şeyler..."
"Biraz sabredin." Yasin'in bu huyundan hoşlanmıyordum. Ne kadar ısrar etsem de bir şey söylemeyecekti. Çaresiz kabullendim. Sevgi de yarından önce bir şey veremeyecekti. Fazla sıkıcı bir gün... İlk kez masa başında yapacak bir şey bulamıyordum. Mehmet Ayaz yüzünden elimden alınanlardan sonra resmen boşluktaydım.
"Ah, çıldıracağım."
Sonunda isyan edip yerimden kalktım. Odamdan çıkıp yuvarlak sekreterya bölümünün karşısına geçtim ve Aras'ın odasına girdim. İçerisi kısmen karanlıktı. Projeksiyondan yansıttığı çalışmalarıyla ilgileniyordu. Başka birilerinin bulunmadığına emin olduktan sonra ışıklarını açtım. Koltuğunda döndü ve beni görünce gözlüklerini çıkardı. "Evet?"
"Canım sıkıldı."
Kaşlarını kaldırdı. "Canın sıkıldı?" Başımı salladım. "Kıyamet kopacak olmalı?"
"İşsizim." Koltuğa kendimi bırakırken Aras'ın projektörü kapattığı dikkatimi çekti. "Hadi ama! Bu kadar dışarıda bırakamazsınız beni. Seni neyle tehdit etti?"
"Başka bir mimari proje ekibi kurmakla..."
Şok! Babam, tüm yollarıma set çekmekte kararlıydı. "Odasına gitmeye korkuyorum. Dün gece yorgun olduğumuzu düşündüğü için fotoğrafların peşine düşmedi. İlk karşılaşmamızda kıyametler kopacak." Nasıl kopmasın ki? Bütün gece uykularım kaçmıştı bu yüzden. Beni bunlardan uzak tutmak isterken boy boy fotoğraflarım düşmüştü internete. "Acaba ben delirdim mi?"
"O da nereden çıktı?"
Parmağımı boşlukta salladım. "Bazen sesler duyuyorum." Bana manasız bakışlarla baktı. "Çok ciddiyim. Kafamın içinde bir sürü teori dönüyor."
Güldü. "Yapma, Leyla. Biraz dinlenmeye ihtiyacın var." Koltuğundan kalktı. Masasının etrafını dolaşırken bana da kalkmamı işaret etti. "Hadi, babamın yanına gidelim. Bu işi birlikte üstleneceğiz. Mehmet Ayaz birlikteliğini açıklamak için daha fazla oyalanmanın anlamı yok."
"Akşamı bekleseydik."
Beni kolumdan yakalayıp yerimden kaldırdı. "Akşam daha renkli bir eğlencemiz var. Dede ve babaanne olacaklarını öğrenecekler."
"Beni önden yem yapıyorsun yani." Hain! Bu olay ile öfkesinin gücünü alacaktı. "Çok kötüsün, Aras." Önden ilerledim. Asuman Hanım, babamın müsait olduğunu belirtince önden içeri girdim. Masasındaydı ve bazı belgelerle ilgileniyordu. Bizi görünce onları bıraktı. Dosyaları ağır hareketlerle kapattı. Biraz yaklaşıp ayakta beklemeye başladığımızda kaleminin ucunu salladı ve oturmamızı işaret etti. Sessizce bize söyleneni yaptık. Telefonuna uzandı. Asuman'dan ilk randevusunu ileri bir tarihe almasını istedi. Bu uzun bir konuşma mı olacaktı? Aras'ın kasılan yüz hatları benimle aynı düşüncede olduğunu gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damat Kaçırma (Final)
RomanceOlaya hiç bu açıdan bakmadım ben. Hayatım boyunca o kadar çok şey kaçırdım ki... Hayaller, dostlar, mutluluklar, güven, aşk, eğlence... Ama bu adam! Kaçırdığım en iyi şeydi.