Teorikte Mehmet Ayaz Artuklu'yu kaçırdığım doğruydu.
Az önce rahatça oturan adam, bacağını diğerinin üzerinden indirdi. İyice öne çıktı ve sırtı dikleşti. Doğruca Mehmet Ayaz'a baktı. Duyduklarını algıladı ve bana baktı. Sonra tekrar adama baktı. Ve yine bana baktı. Bunu yaklaşık beş kez falan tekrar etti. Gülecek gibi oldu. Hemen toparlayıp ciddileşti.
"Benimle kafa buluyorsun." Mehmet Ayaz bize yaklaşırken diğer adamın yüz ifadesi değişti. "Hayır, bulmuyorsun." Arkasına yaslanıp kendisini bıraktı. "Harika! Bir, senin kaçırılman eksikti." Bakışlarını bana dikti. "Hem de cüssesi yarın kadar olan bir kız tarafından..."
"Leyla Karaca hiç de hafife alınacak birisi değil, Sinan." Hayır, hayır, hayır... Cümleni devam ettirme, ne olur? Ona bakıp hızla başımı sallasam da işe yaramadı. "Bana elektrik verdi. Başıma vurup beni bayılttı." Lütfen, dur! "Beni silahla vurdu."
"Ama bana saldırdın." Diye kendimi savunmak için haykırsam da yaşlı yardımcının elinden düşen cam şişe daha fazla ses çıkardı. Sinan'ın küfrü ise hepimizi bastırdı. Bir anda herkesin içinde suçlu konumuna düşme hissini hiç sevmedim. Aniden sessizlik çöktü. Sadece Mehmet Ayaz'ın adım sesleri vardı. Herkesin içinden geçip benimle aynı koltuğa oturdu.
"Leyla'yı ailesine götüreceğim."
"Suphi Karaca deliye dönmüş durumda... Seninle ilgili olarak bütün mercilerde şikayetler var. Kapılarına gittiğin an, seni alnının ortasından vurduracaktır." Bütün iştahım kaçmıştı. Babam! Babam! Babam! Zindandan kurtulan ejderhaya dönüştüğünden emindim. "İzin ver, Leyla'yı ben götüreyim." Mehmet Ayaz başını sallayarak reddetti.
"Şey... Kendim gidebilirim." Bana baktı. Gözlerinde öfke bulamadım. Aslında hiçbir ifade yoktu. "Babam çok sinirlenmiş olabilir."
"Beni vurmasından mı korkuyorsun?" Bir an sonra ayağa kalktı. "Ailenizde işlerin böyle yürümediğinden emin misin?" Ne demekti bu? Tepsiyi bırakıp yerimden kalktım. Evet, arada boy farkı olabilirdi. Evet, benden daha cüsseli olabilirdi. Evet, haksız olan bendim. Evet, suçsuzdu. Yine de böyle konuşamazdı.
"Daha önce insan kaçırmadım ben." Tam da şu bakışlarına sinir oluyordum. Ah, ellerim kelepçeli olmayacaktı da... E, ne yapacaktın, Leyla? Geri çekildim. "Evime gitmek istiyorum ben."
"Önden buyurun, Leyla Karaca."
Eşek kafalı!
Hızla geçip uzaklaştım.
"Gidip düğünle ilgili bütün saçmalıkları iptal etmeni istiyorum, Sinan. Bütün belgeleri, anlaşmaları... Ne varsa hepsini... Yarın da avukatlarla bir toplantı istiyorum." Avukat mı? Söylediklerin arasında tek kelime beni durdurmaya yetti. Döndüm. Mehmet Ayaz da fark etmişti. "Seninle ilgili değil, Leyla." Başımı salladım. "Medyada ne kadar haber varsa önünü kesebilir miyiz?"
"Sibel ile bir konuşurum. Halledebileceğine eminim."
"Güzel." Bana yaklaşmaya başladı. "Detayları sonra konuşuruz." Birkaç adım daha geldi ve durdu. "Bir şey daha... Arabamı bul, Sinan." Diğer adamın güldüğünü işittim. "Ciddiyim."
Kapıdan geçtim.
Benimkinin hemen yanında kırmızı renkli bir Ferrari duruyordu.
İnanılmaz gözüküyordu.
Hızlı adımlarla beni geçip de kapıyı açtı. "Teşekkür ederim."
"Kelepçelerle arabamı çizmeni istemem." Öküz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damat Kaçırma (Final)
RomanceOlaya hiç bu açıdan bakmadım ben. Hayatım boyunca o kadar çok şey kaçırdım ki... Hayaller, dostlar, mutluluklar, güven, aşk, eğlence... Ama bu adam! Kaçırdığım en iyi şeydi.