Çevredeki ışıklar bir bir sönüyordu.
Gece, daha karanlık bir hale bürünüyordu sessizce. Yalnızlık daha baskın, daha üstün bir konuma yükseliyordu. Şeffaf camın gerisinde oğlu ile tek başına olduğunu hatırlattı. Kapının dışında ordu kadar adam beklese de yalnızlık belirgin bir ölçü ile kıyaslanamazdı. Sadece yalnızdı. Dört duvarın içinde... Belki güvende... Sağlıklı... Fakat yalnız...
Dayanmak zorundaydı.
Oğlum için...
Kendinden vazgeçeli öyle zaman olmuştu ki sorular bile gelmiyordu peşinden.
Küçük yatağında uyuyan küçük bedene döndü. Huzuru, mutluluğu, sevgiyi tek bir cana sığdırmak mümkün müydü? Hepsini tek bir ruhta toplamak gerçek miydi? Gelecek O'ydu. Vazgeçtiklerinin karşısında oğlu, bütün kayıplarını çokça kapatıyordu. Tutmayan dualarını unutturuyordu.
İlk adımıyla birlikte kapı daaçıldı.
Siyah tişörtü, siyah pantolonu,siyah botları, siyah deri ceketi ve kolundaki siyah şerit dövme... Bir saniye sonra bakışları karşılaştığında o siyah gözlere bakamadı ve bakışlarını kaçırdı. Burnunu tıkayan pamukların çıktığını yakaladı. "Burada olduğunu söylediler." Gerald, yatağın yanındaki küçük yatağa dönerken Zeynep biraz daha bekledi. Sırtını, onlara çevirmeyi denese de camdaki yansımalarından kaçamamıştı.
Biri yaşamı diğeri ise yok oluşu temsil eden iki erkek, birkaç adım gerisindeydi.
Kaçsa da ölüm gibi... Kalsa da ölümgibi...
Göğsünü sıkan acıyı, nefeslerle uzaklaştırmak istedi.
Yorgunluk, iliklerini bile sızlatıyordu.
Aşk, böyle zulmederken, binbir işkence ile kıvranırken sakinliğini nasıl koruyabilirdi?Gerald'ı, bir hayaletin elinden çekip alamamışken geleceği nasıl inşa edebilirdi? Anılar ve benzerlik girdabı içerisinde daha ne kadar kendini kandırabilirdi? Onun soğuk duvarları içinde umudun sıcaklığını nereye kadar koruyabilirdi? Mutsuzluk yükselirken, çaresizlik yayılırken, korku her geçen gün derinleşirken nasıl dayabilirdi?
Gerçek...
Herkesin bildiği o tek gerçek...
Kabul ediyordu ki bu adama duyduğu aşktan da büyüktü.
Gerald ve Claire'nin ruhları sonsuza dek birbirine bağlı kalacaktı.
Sabrı, sevgisi, umutu, emekleri,benzerliği... Kadere meydan okuyan cesareti... İşleyen zaman... Ölüm bizi ayırana dek... Bazı aşklara ölümün bile gücü yetmiyordu.
Sekiz senenin her günü, her gecesi, geçen her dakikası ettiği tüm dualar karşılıksızdı. Denizleri dolduran göz yaşları değersizdi. O çelikten kalbe girmenin yolu yoktu. Kayboldum anne. Yanağına damlayan zamansız damla yüzünden panikledi. Burnunu çekmenin gürültüsü saklayabileceği gibi değildi. Kıpırdayamıyordu. Gerekirse camdan çıkardı fakat onunla yüzleşmezdi.
Parmağını saran küçük parmakları okşamayı durdurdu.
Başını hafifçe çevirmesi, Zeynep'in camdan yansıyan aksini görmek için yeterliydi. Yanaklarını sildiğini yakaladı. Aklından geçenleri görmek zordeğildi. Düşünceleri arasında hangi karanlık bataklığa saplandıysa çırpındığı açıktı.
Eğildi ve oğlunun alnına dokundurdu dudaklarını.
Geçen beş ayda saçları biraz daha uzamıştı. Geceliğinin beline sarılan kuşağı kilo almadığını kanıtlayacak kadar dardı. Kendine dikkat etmeyeceğini biliyordu ve en güçlü kanıtı, sırtını dönmüş bir şekilde duruyordu. O zayıf bedenden böyle güçlü bir erkek çocuğunun çıkmış olması imkansız gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damat Kaçırma (Final)
RomanceOlaya hiç bu açıdan bakmadım ben. Hayatım boyunca o kadar çok şey kaçırdım ki... Hayaller, dostlar, mutluluklar, güven, aşk, eğlence... Ama bu adam! Kaçırdığım en iyi şeydi.