Yerimden bir milim olsun kıpırdayamadım. Öne geri sallanamıyordum bile. Biri içime beton dökmüş gibi ağırlaşmıştım. Bana öfkeyle bakan gözlere karşılık vermekte güçlük çekiyordum. Söylemek için bir şeyler düşünmeye zorladım kendimi. Ne diyebilirdim ki? Her şey ortadaydı. Kimsenin bilmediği bir ormanın içindeydik. Onun elleri, kolları bağlıydı. Ha bir de koltuğa da bağlanmıştı. Önce elektrikle bayıltılmış sonra da ilaçla uyutulmuştu. Zorla alıkonulmuştu. Şey son olarak da... Damadı olduğu düğüne gidemiyordu. Eh! Yerinde kim olsa benzer şekilde öfke duyardı.
"Kim olduğumu biliyorsunuz?"
"Yakın zamanda sen de kim olduğumu öğreneceksin."
Tepsiyi bırakmak için uygun bir yer aradım. "Olanlar için üzgünüm."
"Gerçekten mi?"
Biraz öne çıkmayı denemesiyle sehpaya yaklaşmaktan vazgeçtim. İpler kıpırdamasına izin vermese de sanırım arada mesafe kalmasında fayda vardı. "İnanın ki haklı sebeplerim var. Bu düğün gerçekleşemezdi. Gerçekleşmiş olması daha büyük zararlar verecekti. Engellenmesi gerekiyordu."
"Sen de beni kaçırdın."
"Kulağa garip geldiğini biliyorum."
"Kulağa saçmalıklar dizisi gibi geliyor, Leyla Karaca. Tüm bunlar suça giriyor. Avukatlarımın, seni ve işbirlikçilerini hapse koyacaklarından emin olacağım."
İş birlikçilerim mi? Yasin, Aras, Elif ve iki çekici çalışanı... "Yalnızım." Sonuç itibariyle bu, benim planımdı. Kimseyi beraberimde dibe çekemezdim.
"Sanmıyorum, güzelim."
Az önce televizyonda gördüğüm sempatik adamla yakından uzaktan alakası yoktu. Mavi gözleri, koyu lacivert bakıyordu ve dağılmış saçlarının gerisinde kalmıştı. Kaşlarını çatmış olduğunu seçtim. Dudakları ince bir çizgi halindeydi. Resmen burnundan soluyordu.
Resmen... Öfkeden ölmek üzereydi.
Hala elimde tuttuğum tepsiyi artık bırakabilirdim. "Bakın, lütfen... İster inanın ister inanmayın. Sizinle Elif arasında bir evlilik gerçekleşemezdi. Sizi tanımıyordu bile. Size âşık değildi. Paranız yüzünden babası tarafından satılmak istedi. Bunun Elif'i ne kadar üzdüğünü tahmin bile edemezsiniz. Biri, ona yardım etmeliydi. Kendisine zarar vermesinden korktuğum için bunları yapmak zorunda kaldım." Döndüm. Beni aşağıdan izleyen gözlerle karşılaştım. "Ortalık sakinleştiğinde sizi geri götüreceğim. Cezamı da çekmeye hazırım." Bir şey söylemeyecek miydi?
"Ortalık sakinleştiğinde?"
Başımı salladım. "Sizi sonsuza dek burada tutamam ki."
Dudakları gerildi. Neredeyse gülmek üzere olduğuna yemin edebilirdim. "Ortalığı, Karaca soyadıyla ateşe vereceğim. Bana verdiğiniz zararın bedelini mislisiyle ödeyeceksiniz."
"Şu an ne kadar kızgın olduğunuzu biliyorum."
"Hissettiklerimin kızgın olmakla zerre kadar alakası yok."
Tabi ki de vardı. İsteği dışında burada tutulmanın öfkesini yaşıyordu. Böyle durumlarda, durumu kabullenmesi için zaman vermek daha doğru olurdu. Beni ve yaptıklarımı anlaması için ısrar etmeyecektim.
İlgimi tepsiye çevirdim.
Çatalı makarnanın içine daldırdım. "Biraz yemeniz gerekiyor." Ağzına doğrulttum. "Baş ağrınız için ağrı kesici vereceğim. Önce yemek yemelisiniz." Israr edecek olursa durumumun avantajını kullanıp burnunu tıkayacaktım. "Beni zor kullanmak durumunda bırakmayın, lütfen. Size karşı yeterince kaba davrandım." Makarnayı ağzına dayadım. Birkaç saniyelik bekleyişten sonra ağzını açtı. "Böylesi daha iyi..." Her iki tabağı da bitirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damat Kaçırma (Final)
RomanceOlaya hiç bu açıdan bakmadım ben. Hayatım boyunca o kadar çok şey kaçırdım ki... Hayaller, dostlar, mutluluklar, güven, aşk, eğlence... Ama bu adam! Kaçırdığım en iyi şeydi.