Babamı her gördüğümde dilimin ucuna kadar gelen kelimeleri yutmak zorunda kalıyordum. Boğazımdan taş geçiyormuş gibi hissettiriyordu. Bana kalırsa bildiğimin farkındaydı ve tek kelime edemeyişim ile eğleniyordu içten içe. İntikam almak için yapmadıysa... Uykusuna karabasan gibi çöktüğüm gecenin dönüşüydü bu. Kabul. Beklemediğim düzlemden darbe vurmuştu.
Diğer yandan...
Mehmet Ayaz, babalarımızın bu fikir alışverişinden habersiz görünüyordu.
Onu ilk kez toplantı için şirkette bulunduğu zaman ofisimde ağırlama şansı bulduğumda sorguladım. Çok ince, narin dokunuşlardı. Yoğun programı yüzünden ailesine zaman ayırmaya fırsat bulamadığını öğrendim. Yeğenini bile doğru düzgün görememekten şikayetçiydi.
İkinci sorgum ise Esin Oranlı ile dersimdeydi. Paris'te uzun zamandır ilgilendiği bir otel olduğunu öğrendim. Ziya Artuklu ile bu konuda fikir ayrılığı yaşadıkları için aralarında soğuk rüzgarlar esiyordu. Yaşanan olaylar sebebiyle yatırım yönünü daha bakir destinasyonlara çevirmek isteyen Ziya Bey, Güneydoğu Asya veya Uzakdoğu'yu düşünüyordu. Baba-oğul anlaşmazlığı üzücü olsa da işime geliyordu.
Üçüncü sorgum bir akşam yemeğindeydi. Öğrencilik yıllarım ve diğer kaçtığım tüm konularla ilgili konuşmak durumunda kalmıştım. Keyif aldığım söylenemezdi. O Leyla'nın aptalca bulduğu birçok şey yüzünden arkadaşsız dönemler geçirmiştim. Kabul edilmemiş, dışlanmıştım.
Aras da benim için babamı gözlemliyordu.
Galiba bir anlık gaza gelme halinde bu adımı atan babam, mantıklı düşünmenin sonucunda doğru yolu bulmuştu. Derin bir nefes alıp rahatlayabilirdim. Aile baskısı olmayacaktı. Dışarıdan müdahale de yaşamayacaktık. Ve diğer tüm şeyleri... Çok şükür.
"Gelebilir miyim?"
Elif'i odamın girişinde görmek beni şaşırttı. "Ta-tabi. Gelsene." Bilgisayarımı uyku moduna alarak boğazın gece manzarasına bakan kapalı balkonu işaret ettim. Kapının biraz aralanması ile ok gibi fırlayıp içeri giren Eren'i gördüm. "Senin ne işin var burada?"
"Korkuyoruz."
Birlikte? Anlayabilmem için daha açık olmaları gerekiyordu. Elif'e baktım. "Korku filmi izledik."
"Çok korkunçtu, abla."
Saat on olmak üzereydi. Babam, Aras ve annem, katılmaları gereken davetten henüz dönmemişlerdi. "Tamam." Önümden geçip koltuklara yerleştiler. "Ne tür bir korku filmiymiş bu?" Eren'e baktım. "Sen daha yedi yaşında bile değilsin." Aklı eriyormuş gibi...
"Evde yalnız kalan hamile kadının karnından bebeğini çalmaya çalışıyorlardı."
"Neyse ki Elif, evde yalnız değil. Kapıda Yasin ile birlikte bir ordu adam, içeride de bir o kadar insan var, değil mi?" Filmi hangisi seçtiyse bir güzel paylanmayı hak ediyordu ya, neyse! "Kendime kahve alacağım. Size de süt getirmemi ister misiniz?"
"Çok gecikme ama."
İsteyen Elif olunca gerçekten garip duruyordu. "Asla." Kapıyı çekip çıktım. İlk birkaç adım atmıştım ki duraksadım. Eren'in çevreyi karıştıracağından emindim. Dosya! Hızla geri döndüm ki yanılmadığımı gördüm. Yatağımın üzerine zıplamış yan tarafta kalan farklı ülkelerden topladığım kar kürelerime ilgi gösteriyordu. "Yakaladım, sıpa."
"A-aaabla."
"Abla ya!" Koşarak indi. "Şunu zapt eder misin, Elif? Bir şeyi karıştırmasın, lütfen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damat Kaçırma (Final)
RomanceOlaya hiç bu açıdan bakmadım ben. Hayatım boyunca o kadar çok şey kaçırdım ki... Hayaller, dostlar, mutluluklar, güven, aşk, eğlence... Ama bu adam! Kaçırdığım en iyi şeydi.