Nerede kalmışlardı?
Yerinde duramıyordu.
Zeynep'in bütün ikazlarına rağmen oturmayı reddediyordu.
Leyla!
Başına buyruk o kadına bir takip sistemi takmak şart olmuştu. Bunca şeyin içinde... Nasıl bu kadar sorumsuzca- Ah! Kime, ne diyordu ki? Leyla Karaca, en yasaklı hallerde bile bildiğini okumaktan vazgeçer miydi hiç? Asla. Sadi Subaşı ile neler çevirdiğini gerçekten merak ediyordu. Yoğun bakımdaki bir adamın öylece ortadan kayboluvermesi... Pek de normal değildi.
Bir ambulans daha geldi.
"Ayaz!"
Babasının engellemesine fırsat tanımadan öne atıldı. Zeynep'in koşarak geçmesine bakılırsa gelenler, onlardı. Birkaç saniye içerisinde de cevabı gördü. İlk olarak Suphi Karaca inerken ambulanstan arkasından gelen Aras'ı fark etti. Kanlı bir tamponu tutuyordu alnına. Leyla!
Sedye dışarı sürüldü.
Kollarından ve bacaklarından bağlanmış bir haldeydi.
Yüzünde oksijen maskesi vardı ve kendinde değildi.
Kapıya yaklaştıklarında geçmeleri için yol verdiler. Zeynep, Leyla'nın başına geçti. Göz kapaklarını kaldırıp ışıkla kontrol etti. "Durumu nedir?"
"Hipotermi."
Stetoskopu kulaklarına oturttu. Boğazına yasladığı metalden gelecek sesleri bekledi. Bir saniye sonra yer değiştirip battaniyenin altından bağrına, sonra da göğsüne indi.
"Termometre var mı?"
"Otuz bir buçuk..."
"Sınırda..." Toparlandı. "Hemen müdahale odasına alın." Döndü. "Burada kalmanızı isteyeceğim." Aras Karaca'nın durumunu fark etti. "Başını göstermelisin." Uzaklaşan Leyla'da takılan gözlerini fark etti. "İtiraz etme. Ciddi görünüyor."
"İyiyim."
"Aras Bey ile ilgilenelim, lütfen."
Kısa bir koridorun sonundaki kapılardan kaybolurken Zeynep, herkesi geride bıraktı. Aras, yaklaşan beyaz önlüklü iki kişiyi reddetti. "İstemiyorum." Yarasının ciddi olduğunu düşünmüyordu. Tamponu da uzaklaştırdı. Döndüğünde karşısında bulduğu Mehmet Ayaz'ın bakışlarından tüm soruları okuyabiliyordu. "Bilmiyorum." Dedi panik halinde.
"Neredeydi?"
"Ben-"
"Süheyla'nın mezarında..."
Annesinin mezarında!
Suphi Karaca'nın sesini aradı. Buldu da... Birkaç adım ilerisindeydi. Babasının kolunu yakalamasından kurtulup yaklaştı. "Ne işi var orada?" Tane tane dökülen kelimeler ağırdı. "Leyla'nın ne işi var annemin mezarında?"
"Mantıklı-"
"LEYLA NEDEN BU HALDE?"
"Ayaz!" Ziya, kolundan tutup oğlunu çekilmeye zorladı. "Sakin." Oğlu ile bakıştığı bir saniye sonrasında Suphi'ye döndü. "Süheyla'nın mezarında mıydı?"
Orada!
Karanlığın ortasında bir başınaydı. Gözleri yarı kapalı, yüzü sırılsıklam... Dudakları morarmış, titriyordu. Yaslandığı mezarın yanında iyice küçülmüştü. "Leyla!" Aras'ın önden gitmesine izin verirken kızına yaklaştığı her adımda ne kadar çöktüğüne tanık oldu. Bitmiş. Tükenmiş. "Kızım." Göz bebeklerinin görünen kısmı boşlukta asılıydı. İfadesizliği korkutuyordu. "Kızım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damat Kaçırma (Final)
RomanceOlaya hiç bu açıdan bakmadım ben. Hayatım boyunca o kadar çok şey kaçırdım ki... Hayaller, dostlar, mutluluklar, güven, aşk, eğlence... Ama bu adam! Kaçırdığım en iyi şeydi.