Saniyelerin büyüklüğü, karanlığın biriken anılarına tutsaklığımdan ölçülebilirdi.
Bitmiyordu.
Geçmiyordu.
Yol, bir yere varmıyordu.
Çoğalan kabuslarla ben, işkenceler kuyusundaydım. Cehennemlerin kırk kat dibinde, zırhlı duvarlar, çürük hava, keskin soğuk... Sanırım ölüydüm. Başa çıkamadığım duygular girdabının beni bu denli hissizleştirmesini daha nasıl açıklayabilirdim?
Geçmiş, boğazımıza kadar çeken bir bataklıktı.
Geçmiş, Fizan'a kadar uzanan dikenli yollardı.
Geçmiş, serabı yakan alevlerdi.
Gözlerimi araladım.
Orada!
Bir çift mavi alev vardı karşımda. Kollarını, yatağın ayakucundaki sırta yaslayarak öne eğilmiş ve gözünü bile kırpmadan beni izliyordu. Derin... Çok derindi bakışları. Korkularımdan daha güçlüydü. Yakalanmam ve gerçekliğe çekilmem sadece üç saniye sürdü.
Bir. İki. Üç.
Bilincim tümüyle kendimde olduğumu hissettiriyordu.
"Henüz... Dünya yıkıl-mamış." Kelimeler boğazımda sıralanıyor gibiydi. Gözlerimin yaşlanmasını engelleyemiyordum. Göğsüme çöke ağırlık, ciğerlerimi sıkıştırınca nefeslerimden feragat etmek zorunda kaldım. Mehmet Ayaz'ın karşısında... Varlık gösteremiyordum.
"Buradan yıkıldığını görüyorum."
Çok erkendi.
Onunla yüzleşmek için çok... Çok erkendi. Yaşadıklarımın yükünü omuzlayacak kadar gücü toplayamamış iken Mehmet Ayaz'ın iki metre ötemde olması çok erkendi. Gözyaşlarım daha şiddetli bir hal aldı. "Beni... Yalnız bırak."
Başını iki yana salladı.
Doğruldu.
Bu bakışı tanıyordum. Çok iyi tanıyordum. Tüm tehlike çanları benim için alarm verirken sağ tarafından yaklaşacak ilk adımı attı. Hayır. İstemiyordum. Bedenimi kıpırdatmaya zorlasam da uyuşukluğu yenemedim. "Gelme." Beni, duymazdan gelerek ikinci adımı attı. "Gelme." Çokça çaresizlik içinde gözlerine bakarak yalvardım. Ailelerimiz arasında kara sayfalar vardı. Ailelerimiz arasında hiç konuşulmamış şeyler var. Ailelerimiz arasında bizi mahvedecek sırlar var. Bildiğinden emindim.
Tam yanımda durdu.
Bakmaya korkarak başımı çevirdim.
"Savcılıktan gelecek kararı bekliyoruz." Parmak uçlarının şakaklarıma dokunması ürkmeme sebep oldu. "Kardeşimin mezarı için..." Kardeşinin mezarı... Gözlerimi sıkıca kapattım. Nefesimi acı içinde bıraktım. Kirpiklerimin üzerindeydi dokunuşlardı. Yatak ağırlığı ile sarsıldığında sıcaklığını, kolumun yanında hissettim. İçimden taşan ağlama isteğini kontrol edemiyordum. Hislerimin sıkışması şiddetleniyordu.
Avucunu, gözlerimin üzerine kapattı.
"Kardeşimi, çok özledim."
Ondan uzaklaşmak istiyordum. Bedenim biraz olsun tepki verebilseydi sebep olduklarımdan- Sebep olduklarımızdan kaçacaktım.
"Annemi, çok özledim."
Ah, hayır!
Durdurabileceğim çizginin ötesine yuvarlandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damat Kaçırma (Final)
RomanceOlaya hiç bu açıdan bakmadım ben. Hayatım boyunca o kadar çok şey kaçırdım ki... Hayaller, dostlar, mutluluklar, güven, aşk, eğlence... Ama bu adam! Kaçırdığım en iyi şeydi.