Şundan on kat daha emindim ki Yasin, elinizi kolunuzu sallayarak atlatabileceğiniz biri değildi. Uzun uzun baktı. Uzun... Uzun... Yüzümü tam görememesi en büyük şansımdı ki hala babamla konuşuyor olmasının büyük payı vardı. Sırtımı onlara döndüğümde bilhassa yürüyüşümü farklılaştırmaya çalıştım ki yakalanmadan gözden kaybolabileyim. Mesafeyi açtığımızda kapının açılıp kapandığını işittim. Yatakta olup olmadığımı kontrol ediyordu.
İki koridoru geçtikten sonra bir yangın kapısından çıktık ve merdivenlere ulaştık.
"Sadi Bey'i nasıl çıka-"
"İzini kaybettirmede iyidir."
Yine de... O kadar gözün önünden öylece kaybolmak- Mümkündü. Seneler önce Merve Derin, hiçbir iz bırakmadan kaybolduysa Sadi Bey'in kolayca hastaneden çıkacağına emindim. Peki. Dakikalar sonra görecektim, neler olacağını.
Koşarak indiğimiz merdivenler sonunda zemin katta olduğumuzu gösteren tabelanın önünde durduk. Ben nefes nefeseyken Merve Subaşı, yorgunluk belirtisi göstermeden duruyordu. İnterpol'de olmak böyle bir şey galiba...
Kulağına dokunduğunu fark ettim. "Leyla'yı aldım. Kuzey kanadından çıkacağım, Tuna." Bekledi. Başını eğerken kapıyı hafifçe araladı. "Dört adam sayıyorum. Aralarından geçebilirim." Bana yaklaşmamı işaret etti. "İçlerinden tanıdığın var mı?"
Gözümü, aralığın hizasına çıkardım. Kapının önündeki iki kişiyi fark ettim. Asansörlere doğru iki kişi daha bekliyordu. "Hayır, bizim çalışanımız değiller."
Merve Subaşı, kapıyı geriye çekti ve giriş kısmına çıktı. "Oyalanma."
Tamam!
Onun hızlı adımlarına ayak uydurmak hayli zordu. İnsanların arasından geçerken çevreme bakmamaya özen gösterdim. Peruk ve gözlük gizlenmek için alınan önlemlerden olsa bile başarılı değildi. Kesin sonuç vermeyebilirdi. Önlüğe sıkıca sarılarak devam ettim.
Giriş kapılarına yaklaşmak beni heyecanlandırıyordu.
Daha on dakika önce babamın kolları arasında yaptığım suçu anlatmaya çalışırken söylediklerinin doğruluğundan bile emin olmadığım bir kadının peşinde hastaneyi terk ediyordum. Ya yalansa... Ya! Başladıkları işi bitirmeye gelenler ise... Cam kapılardan geçmiştim ki durdum.
Basamakları inen Merve Subaşı, beni kontrol etmek için döndü ve durdu. "Acele et."
"Gerçeği söylediğinizi nereden bileceğim?"
"Bilemezsin."
Otopark alanından çıkan bir ambulans bize doğru yaklaştığını belirten farlarını parlattı. Merve Subaşı, son basamakları da inip elini kaldırdı ve sürücü buna tepki verdi. Tam önümüzde dururken arka kapıların açılmasıyla bir adam çıktı. "Morg kapısından alacağız." Bana baktı. "Leyla Karaca mı?"
Merve Subaşı, başını salladı.
"Zamanımız yok, küçük hanım."
"Kimsiniz?"
"Süheyla'nın arkadaşlarıyız. Ahmet Karaca'nın düşmanlarıyız. Bu gece bittiğinde, hiç kimseyiz."
Anladığımı söyleyemezdim.
Seçme şansım vardı. Kapının girişindeki adamlar, Artuklu Ailesi adına çalışıyor olabilirdi. Bir çığlığım ile beni bu insanlardan koruyabilirlerdi. Merve Subaşı'nı ifşa edebilirdim. Sadi Subaşı'nın hastaneden çıkarılacağını duyurabilirdim. Onları durdurabilirdim. Şüphesiz, yapabileceklerimin farkındaydılar. Daha odama ilk girdiğinde bu kadını, Yasin'e yakalatabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damat Kaçırma (Final)
RomanceOlaya hiç bu açıdan bakmadım ben. Hayatım boyunca o kadar çok şey kaçırdım ki... Hayaller, dostlar, mutluluklar, güven, aşk, eğlence... Ama bu adam! Kaçırdığım en iyi şeydi.