Hala vazgeçme şansına sahiptim.
Dönen bandın önünde valizimi beklerken tırmanan gerginliğim, kararlılığımı sarsıyordu. İlk İstanbul uçağına bilet alıp Paris'i terk edebilirdim. Barışmak için kendi topraklarım daha güvenli hissettirecekti. Bütün o hayallerin bir Fransız kadına nasip olsun. Tövbe de! O nasıl sözdü öyle? Asla! Bu yüzden buradaydım, değil mi? Mehmet Ayaz'a kendimi affettirmek için... Kırılan gururunu onarmak için... Sarstığım güveni sağlamlaştırmak için... Dünyaların yıkılacağını bilsem de dürüstlükten ayrılmayacaktım. Ona her şeyi, bütün gerçekliği ile söyleyecektim.
Bilgilendirme panosunda İstanbul'un ismi yerine Moskova'nınki belirdi. Sıradaki uçak bagaj boşaltmaya başlamıştı. Öyleyse... Benim valizim neredeydi Allah aşkına? Boş bantta dönüp duran kırmızı ve siyah valizler bana ait değildi. Turkuaz renkli bir valizin de gözden kaçırılma ihtimali yoktu.
"Valizim nerede?"
Paris'e indiğimin ilk saati dolmadan böyle bir aksilik yaşamak da ancak benim başarım olabilirdi. Çünkü korkuyorum ya. Tedirginim ya. Endişeden ölmek üzereyim ya. Karamsarlık bulutları beni yıldırım yağmuruna tutmuş gibiydi.
Ne olur ne olmaz diyerek Moskova uçağının bagaj boşaltımının da bitmesini bekledim.
En azından olmazsa olmazlarım çantamdaydı. Telefonumu çıkardım.
"İndin mi?"
"Evet. Hayli oldu." Derin bir nefes aldım. "Valizimi kaybettim, Aras."
"Sevgi'den firma ile iletişime geçmesini isterim. Endişelenme sen."
Endişelenme mi? Yolculuk giysilerimi bile değiştiremeyecektim. Kendime çeki düzen veremeden Mehmet Ayaz'ın karşısına çıkmak durumunda kalacaktım. "Korkunç görünüyorum."
"Bahane arama. Doğruca otele geç, Leyla." Dilini damağına vurarak onaylamadığını belirten sesler çıkardı. "Bu işi becerememenden korkuyorum."
Yapabilirdim.
Yapabilirdim.
İki gündür aynanın karşısında yaptığım provalarda zorlanmamıştım, değil mi? Aras ile gece çalışmalarımız vardı. Gün gece 'seni seviyorum, Ayaz' demeyi başarmıştım. Sesli şekilde... Aras'ı, O gibi hayal ederek. Hayaller... Hayaller biriktirmeye çalışmıştım.
Zeynep'in benim için hazırladığı adres kağıdını taksiciye verdim.
Adam anlamış gibi başını salladıktan sonra yolu takip etmeye başladım.
Peki!
Baştan alıyordum.
Mehmet Ayaz Artuklu ile karşılaşmada ne yapıyorsun, Leyla?
Sakince gülümsüyorum. Hatamın farkında olduğumu belirtecek gülümsemem gizemli de olmalıydı. Gözlerimi ondan kaçırmıyorum. Tedirginliğim, endişelerim, korkularım sadece bana özel kalmalıydı. Eğer yansıtırsam şüphelenmesine sebep verirdim. Kendimden eminim mesajı hayati önem taşıyordu. Duygularımdan, kararlarımdan, sevgimden... Mehmet Ayaz'a bakarken cesur olmalıydım.
Sen hep cesurdun, kızım...
Ta ki terk edilmenin tarifsiz döngüsünde kendimi bulana kadar... Sevdiğim adamın varlığı olmadan en özel anlar bile değer taşımıyordu. İkizimin düğününden keyif almamam gibi... Gülümsemeler saçmak zorunda olduğum bitmek bilmeyen birkaç saatti. Kendimi öyle suçlu hissediyordum ki... Nasıl telafi edebilirdim? Aras'ın ve Elif'in kalbini nasıl alabilirdim? Bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damat Kaçırma (Final)
RomanceOlaya hiç bu açıdan bakmadım ben. Hayatım boyunca o kadar çok şey kaçırdım ki... Hayaller, dostlar, mutluluklar, güven, aşk, eğlence... Ama bu adam! Kaçırdığım en iyi şeydi.