Otuzuncu Bölüm

55.8K 3.9K 219
                                    

Koskoca bir boşlukta geçen sonsuz on beş gün... Ağrı kesicilerin azaltılmasından dolayı çıldıracağımı düşündüğüm bitmek bilmeyen bir süreç... Neyse ki vücudum ağrılara zamanla uyum sağlayabilmişti. Yataktan çıkmama da müsaade etmişlerdi. Henüz merdiven inip çıkacak bir tempoya ulaşamasam da odanın içinde ve salon kısmında kısa yürüyüş turları düzenliyordum.

Zeynep Ece Artuklu'nun gözetiminde...

Annemin denetiminde...

Hangisi daha kötüydü, emin değildim. Dış dünyadan soyutlanma kararının sürdürülmesi mi? Metabolizma düzensizliğinden kaynaklanan çabuk yorulmalar mı? Edindiğim son detayların üzerine yürüyememem mi? Beni dışarıda tutma kararını fazlasıyla abartıyorlardı. Neyse ki hızla iyileşiyordum. Kısa süre sonra çok daha iyi olacaktım. Sabredin.

Testler, tahliller, kontroller... Zeynep Ece Artuklu da hamileliğinde son zamanlarına yaklaştığı için çevremizde sürekli bir kalabalık hakimdi. Bu tempoda bir sakinlik yakalayamadığım gibi Mehmet Ayaz ile de yalnız kalamadım. Bir kere göndermiş olduğu çiçekler için teşekkür etme bahanesine sığınarak görüşme fırsatım oldu. Sonrasında beni ziyarete geldi. Bir sonraki ise kardeşi için ziyaretiydi. Hastane kontrolleri sırasında güvenliği denetlediğini söyleyerek çıkagelmişti. Ne yazık ki bu bir araya gelişlerimizde hep birileri vardı. Rahatça konuşabilecek şansı yakalayamamıştım.

Sessizce beklediğimiz on dakikanın ardından nihayet röntgen görüntülerim ile birlikte odaya dönen doktoru takip ettim. Zeynep Ece, yerinden kalkıp da ışıklı panoya yöneldiğinde anneme bir bakış attım. Tümüyle iyileştiğimi duymak için heyecanlanıyordu. Birkaç saniye daha sabredemedi. "Nasıl?"

Görüntüler üzerinde bazı noktaları gösterdiler. Kendi literatürlerindeki kelimelerin ağırlıklı olduğu birkaç cümle üzerinde tartıştıklarını anladım. Sonunda Zeynep Ece döndü. "Tablo iyi... Beklediğimden çok daha hızlı iyileşiyorsun, Leyla. Sadece..." Parmağını akciğerlerimin altında bir noktada dolaştırdı. "Şu bölgeye küçük bir cerrahi müdahale gerekebilir. Gömleğini açar mısın?" Kumaşları yukarı kaldırdım. Omzuma bastırıp geriye yaslanmamı ifade etti. Sonrasın karın boşluğuma bastırdı. Biraz ağrıyordu. Başını salladı. "İzlemeye devam edebiliriz."

"Sorun nedir?" diye sordu annem daha fazla dayanamayarak.

"Zar yırtılması... Yürümekte zorlanmanın sebebi diyebilirim. Yarım saat bilemedin kırk dakikalık bir operasyon... Hemen yarın gerçekleştirebiliriz."

Annemin kararı bana bırakma niyeti yoktu. "Gerekliyse hiç beklemeyelim."

"Ani hareket etmezsem aslında bir şey hissetmiyorum."

"Olur mu hiç Leyla? Sağlığın için ne gerekiyorsa yapacağız."

"Yorulduğunu biliyorum, Leyla." Zeynep Ece, yerine döndü. "Çok zor bir süreçten geçtin. İnan ki bu herkesin başarabileceği bir şey değil. Doktorun olarak seni anlıyorum. Fakat biraz daha dayanmalısın. Düşündüğünden de az kaldı."

Anlaşılan bundan kaçmam imkansızdı. "Peki, uygun görüyorsan..."

Bir saat boyunca kalp ritimlerini takibe almadan önce evrak işlemlerini tamamladık. Annem, babama ve Aras'a yarın bir operasyon geçirmem gerektiğini abartarak anlattı. Geceyi burada geçirmemi kararlaştırdılar. Peki, tümüyle iyileşme onayı almadan hiçbir şeye karışmayacaktım. Kararıma sadıktım. Babam bile uslandığımı ifade etmeye başlamıştı. Su uyur, düşman bile uyur, Leyla uyumaz.

"Sıkıcı değil mi?"

Yarın ki operasyon haberimin yayılması ile maaile hastanede toplanmıştık. Başucumda günümü daha da sıkıcı hale sokan ikizime gözlerimi diktim. "Denemelisin."

Damat Kaçırma (Final)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin