Otuz Dördüncü Bölüm

55.7K 3.6K 241
                                    


Halsizlik belirtisi yok. Ağrı ifadesi yok. Dalgınlık, zihin bulanıklığı, akıl karışıklığı yok. Pırıl pırıl bir Leyla Karaca oyunculuğu karşısında davete katılma kararı alındı. Elif ve Aras, tedirgin olsalar da aile arasındaki bu küçük organizasyonun huzursuzluk çıkarmayacağına inandırdım onları. Ne olabilirdi ki? Mehmet Ayaz'ın derdini öğrenebilmek için bütün birliklerime ihtiyacım vardı. Aramızda gelişen... Bu beklenmedikler... Gardımı indirmeme sebep değildi.

"Seni hazırlayalım."

Yatar halden oturur konuma geçene kadar annem, giysi odamdan birkaç parça eşya alıp döndü. "Eşofman mı giyeceğim?" Şaka yapıyor olmalıydı. Elindekileri daha iyi görebilmem için birbirlerinden ayırdı. "Anne, lütfen!"

"Rahat edeceğini düşündüm." Ayağa kalkabilmek için davrandığımda hemen yanıma geldi. "Bana söyle hangisini istediğini."

"Hallederim ben anne."

Küçük odaya geçtik. Günlük kreasyonlarımın favorisi olan gömlek elbiselerimin arasından krem renkli bir tanesini çıkardım. Annem, pijamalarımdan kurtulmama yardımcı olduktan sonra gömleğin düğmelerini ilikledi. Kendi kemeri yerine altın renkli, sade bir zincir kullandım. Uygun spor ayakkabılarım ve takılarla hem gayet rahat hem de davet için yeterince uygundum.

"Saçların ve makyajın için Esra'yı çağırıyorum." Diyen annemi onayladım.

Harika!

Kuaförümüzün yarım saatlik mesafeden gelişini salondaki pencerelerin önünde bekledim. Annem, babam ve Eren'in hazırlanması için ortadan kaybolduğunda bir bitki çayı fincanı ile yalnız kaldım. Yalnız! Şu dürtülme anlarından nefret ediyordum. Kendimi frenleyebilir bir yanım da yoktu ki sakin kalabileyim. Telefonuma uzandım. Çevreyi bir kez daha kontrol edip Mehmet Ayaz'ın kartvizitini buldum.

"Nasılsın Leyla?"

"Bizi aynı çatı altına çekerek ne yapmaya çalışıyorsun?"

Sorumdan sonra kısa bir sessizlik oldu. Mehmet Ayaz'ın nefesindeki dalgalanmadan anladığım kadarıyla durumu eğlenceli buluyordu. "Seni görmek için sabırsızlanıyorum, Leyla."

"Aynı heyecanı paylaşmıyorum."

"Hiç sanmıyorum, güzelim."

Söylediklerimin arkasındaydım. Giriş kısmından sesler işitince hiçbir uyarıda bulunamadan telefonu kapamak durumunda kaldım. Esra ve yardımcısı doğruca benim tarafıma yöneldikleri için telefonumdan uzaklaştım. "Hoş geldiniz."

"Geçmiş olsun, Leylacığım." Çantasını koltuğa bıraktı. "Neler olmuş öyle? Hanzade'den duydum. Şok! Şimdi nasılsın, aşkım?"

"İyiyim, teşekkür ederim."

"Aman! Şükürler olsun." Yardımcısına çantasını ve ortadaki sehpayı işaret etti. Bir-iki dakika içinde her şey kullanım düzenini alarak hazır hale getirildi. "Ne yapıyoruz?"

"Aile arasında, küçük bir davete katılacağız. Abartılı olmalısın."

"Anladım ben seni, aşkım. Bana bırak." Yardımcısına bir dizi komut sıraladıktan sonra makyajım için renk paletlerinin başına geçit. Hızla saçlarıma maşa uygulanıp dalgalı hale getirilmesi yirmi dakika bile sürmedi. Bir kısmını örüp serbest kısmına karıştırdı. Bittiğinde bohem tarzında, tam istediğim gibi görünüyordu. Sadece gözlerimin çevresinin vurgulandığı sade makyajımı pembe tonlarında bir rujla tamamladı. "İşte budur." Altın rengindeki yaprak tokaları saçıma iliştirdi. "Bir bak, bebeğim. Beğenmediğin yer var ise hemen değiştireyim." Yardımcısına ellerimi gösterdi. "Ojeleri de spreyle..."

Damat Kaçırma (Final)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin