Yetmiş Birinci Bölüm

45.1K 2.9K 243
                                    


Her rüyadan bir şekilde uyanıyorduk, değil mi?

Bana, dört gün sonra babam ile bir toplantısı olduğunu söylese de onsuz geçecek dört gün çok uzundu. İlk günümü dinlenmeye, sonraki birkaç günümü işlere adapte olmaya ayırsam da odaklanamıyordum. Nedenini tayin edemediğim bir huzursuzluk hissediyordum. İyiyiz, Leyla. Evet, bunu biliyordum. Aramızdaki durumu pürüz olarak tanımlayıp atlatabileceğimizi söyleyen kendisiydi. Büyük oranla geride bıraktığımıza inanıyordum.

Öyleyse?

Bir kere, kaybetmenin korkusundan kurtulamamıştım henüz.

Canımı ne kadar yaktığını İstanbul'a döndüğümde hatırladım.

Saati kontrol ettim. Öğleden sonra ikiyi göstermek üzereydi. Telefonum henüz çalmamıştı. Bir mesaj bir ileti ya da uyarı yoktu. Geldiğinde haber verirdi değil mi? Beni görmeyi atlamazdı. Ya da atlar mıydı? Masanın diğer tarafından telefona ulaştım ve kareye tuşlayıp Sevgi'ye bağlandım. "Artuklular geldi mi?"

"Henüz değil, Leyla Hanım."

"Asuman Hanım'dan toplantının saatini teyit eder misin?"

"Soruyorum hemen." Bir takım sesler geldi. "Leyla Hanım, Ziya Bey arayıp biraz gecikeceklerini bildirmişler." Öyle mi? Teşekkür ederek kapatmam ile kapım aralandı.

"Dedektifliğe çıkmışsın bakıyorum." Diyerek başını uzatan Aras'a baktım. Sevgi ile konuşmalarımı duymuş olmalıydı. "Ayaz'ın bir önceki toplantısının yeni bittiğini, yarım saat içinde burada olacaklarını söylediler." Karşımdaki koltuğa oturdu. "Ve babam, Gökhan Bey'in raporu devam ettiği için toplantıya katılmanı istedi."

Az önceye kadar onunlaydım ve bana bir şey söylememişti. "Nasıl yani?"

"Adam, zatürreye yakalanmış. Bir haftadır hastanede ve daha da taburcu olmayacak gibi... Biri gelene dek koordinasyonun sağlanması gerekiyor. Sanırım konuya kısmen hakim olduğun için seni atayacak."

"Ama ben bu projeden-"

"Bir gidelim istersen."

Evet, detayları ondan duymamda fayda vardı. Bu son dakika gelişmesi, gerçekten çok ani olmuştu. Benimkinden babamınkine geçtiğimizde telefon görüşmesi yaparken yakaladık. İçeri gelmemizin işaretini verince karşısındaki koltuklara yerleştik. Birkaç cümleden sonra bize döndü. "Ben de seni isteyecektim şimdi, Leyla. Haberi almış olmalısın."

"Benim fuarlarla ilgilenmemi istiyordun?"

"Gökhan Bey, bir süre daha işe devam edemeyecek. Yokluğunda idare edebilirim dersen hemen toplantıya girmeni isteyeceğim. İstemezsen... Bir çaresine bakacağım."

"Tecrübelerimi yetersiz bulmuşlardı."

Babam arkasına yaslanırken gülümsemeye başladı. "Sözleşmede attığın golden sonra mı? Benim kızım onları parmağında oynatır, dünyadan haberleri yok." Parmağında oynatmaktan bahsetmişken... Mehmet Ayaz'ın sözlerini hatırlayarak baktım. "Ne?" diye sordu anlamamış şekilde.

"Senin de yaptıklarını biliyorum."

Parmağını üzerime doğrulttu. "O hergele beni şikayet mi etti?"

"Baba, benim adımı kullanarak işlerini nasıl yürütürsün?"

"Hah! Kız babasıyım. Baskı yapacağım tabi." Diyerek gerildi. Elini kaldırıp konunun kapandığını belirtti. "Şimdi sen bu işi istiyor musun, istemiyor musun?" Birlikte çalışmak... Fazla düşünmeme gerek yoktu, değil mi? Gülümsememek için kendimi zor tutarken babam Aras'a baktı. "Yüzünün aldığı hale bak."

Damat Kaçırma (Final)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin