Doksan Birinci Bölüm

50.3K 2.9K 309
                                    

           

Mehmet Ayaz'ın kolları arasındaki bambaşka dünyalarda gözümü açma, güne başlama bağımlılığının tedavi edilir yanı yoktu. Son sabaha başladığımı bilmek içimde gölgeli bir hüzün uyandırıyordu. Bütün geceyi aynı huzursuzluğun çemberinde geçirmiştim. Dönmek için heyecanlı değildim. Onunla... Başımı kaldırıp yüzüne bakabildiğim bu adamla karanlıklardan soyutlanmıştım. Dünya, bizden uzaktaydı. Sadece ikimizdik.

Mutluluk, huzur, sevgi...

Endişelenmemiz gereken bir şey yok.

Masal dünyasında yaşamıyorsun, Leyla.

Biliyordum. Ben sadece... Mehmet Ayaz'ın, sorunlara geri dönmesini istemiyordum. Öyle rahat uyuyordu ki... Öyle dertsiz görünüyordu ki... Bunun bozulmasından korkuyordum. Keşke ilk zamanlarda yanında olabilseydim. Bencilce davranıp kaçmak yerine bu savaşa onunla başlasaydım. Haksızlık etme. Benim için zorsa, onun için bin kat daha zordu. İyi gidiyorsun. Şaşırmalıydım ki bilinçaltım ilk kez benden yanaydı.

Mehmet Ayaz'ın başı diğer yana döndü ve ormana bakan pencereye karşı gözlerini açtı. Kendine geliş hızı inanılmazdı. Benim olduğum yönü anında tayin edip bakışlarını indirdi. "Günaydın." Diyerek gülümsedim.

"Günaydın, sevgilim." Kolunu başımın altından geçirip beni göğsüne çekti. "Ne zaman uyandın?"

"Uyuyamadım." Gözlerindeki sessiz soruyu gördüm. "Dönmeyi istemiyorum."

"İstemiyorsun." Sebebini merak eden ses tonuna karşılık başımı salladım. "Sebebini sorabilir miyim?"

Seninle daha çok sevi- Höt! "Döndüğümüzde... Yüzleşeceğimiz sorunlardan korkuyorum." Evet. Neler düşündüğünü biliyordum. "Ben..." Diğer kolunu da çevreme sardı. "Başta seninle yüzleşmekten korktum."

"Şimdi bu korkunu aştın."

Sırıtmaktan alamadım kendimi. "Fazlasıyla..." Onu da gülümsettim. Yüzünü sevmek istiyordum. "Nelerle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Babam çok üzgün olmalı..." Bütün ailem çok üzgün olmalıydı. Annem, öğrenmiş miydi? Peki, Elif... Ah, en çok da onu merak ediyordum. Babasının yaşadığı azaptan haberi var mıydı? "Bütün bunları... Kolay aşamayacağız."

"Denemeden bilemeyiz, güzelim."

"As-"

Bir telefon sesi kesti sözümü. Mehmet Ayaz, kolunu çekti ve doğruldu. Yataktan çıkıp da biraz ilerideki konsola yürürken onu takip ettim. Ekrana bakıp bana döndü ve yanıtladı. Fransızca başlayan sözcüklerden tek anlam çıkaramasam da dikkatimi dağıtmadım. Söylenenler her ne ise onayladı. Onayladı ve bir şeyler ekleyip görüşmeyi sonlandırdı.

Merakımı gizleyemedim. "Neymiş?"

"Tekne bir saat içinde burada olacak." Dedi telefonu bırakırken. O kadar çabuk muydu? "Telefon çalmadan önce bir şey söylüyordun." Hatırlamıyordum. Zaten bir önemi de yoktu. "Leyla!" Sessiz bakışlarındaki soruyu görerek başımı salladım.

"İyiyim."

Yaklaştı ve yanımdaki boşluğa oturdu. "Sorun nedir, güzelim?" Doğrulurken kollarının arasına gireceğim şekilde kendimi öne ittim. İsteğimi anında karşıladı ve bana, sıkıca sarıldı. "Leyla?"

"Eğer dönersek... Babam, Amerika'ya gitmemi isteyecektir." İstanbul'a dönme düşüncesi bile gerginliğe sebep olurken kıta değiştirmek beni dehşete düşürüyordu. "Bütün sorunlarla tek başına yüzleşmek zorunda kalabilirsin." Saçlarımı okşadı. "Bilinmezlik beni korkutuyor."

Damat Kaçırma (Final)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin