Biraz öpüşme, biraz sarılma, çokça Mehmet Ayaz... Rüya gibi bir geceden sonra tüm gerçekliğim ile ofisteydim ve Sadi Subaşı'nın amcama iletmemi istediği not kağıdına bakıyordum. Harf ve rakamlardan oluşan bu dizinin ne anlama gelebileceği hakkında fikir yürütemiyordum. Banka şifresi ya da özel bir kasanınki... En güçlü ihtimal buydu. Öyleyse nerede? İstanbul'da yüksek güvenlikli kasaları araştırabilirdim.
Sadi Subaşı'nın banka hesaplarına bakabilirdim.
Daha dün gece Mehmet Ayaz'a bir söz verdik.
Evet, evet, biliyordum.
Kendimi tehlikeye atmayacaktım. Ne olursa olsun onu da her şeyden haberdar edecektim. Bu şekilde sözlerimi çiğnemiş olmazdım, değil mi?
"Üç kez kapıya vurdum, Leyla." Aras'ı karşımda görmek beni korkuttu. Yerimde sıçrarken sakin olmamı işaret etti. "Korkma. Benim." Dedi endişeyle. Yaklaştı ve karşımdaki koltuğa oturdu. "Sen iyi misin?" Yüzümde gezdirdi bakışlarını. Kendimi biraz olsun toparladığımda hala elimde duran kağıdı fark ettim ve saklamak için geciktim. "Nedir o?"
"Hiç."
"Dün gece işler yolunda gitmedi mi?"
Ah! Dün gece, bir facia ve bir masal arasındaki ince çizgideydi.
"Sorun Mehmet Ayaz mı?"
"Hayır. Bir sorun yok."
"Bak." Dedi gözlerime bakarak. "Yeme beni şimdi. Kafamın içinde frekanslar dalgalanıp duruyor. Belli sen de işler yolunda değil." Şu özel ikizlik şeyinden hoşlanmadığım anlardan birindeydim. Elimdeki kağıdı ona verdim. "Nedir bu?"
"Sence?" Belki bir fikri olabilirdi.
Bir an için baktıktan sonra iade etti. "Pafta, ada, parsel... Ona bakınca tapu bilgileri görüyorum."
Dalga mı geçiyordu? Olabilir. Adam, öldürülmekten bahsetmişti. Belki de kaldığı mülkün tapu bilgilerini ulaştırarak savcılığın nokta atışı yapmasını sağlamayı amaçlamıştı. Böylelikle her kim ya da kimler tarafından kontrol altında tutuluyorsa harekete geçecek vakitleri olmayacaktı. Parmağımı havada salladım. "Olabilir."
"Sen neler çeviriyorsun?"
"Ben değil."
Bu sefer karışmayacaktım. Sadi Subaşı'nın yerini bulacak ve amcama söyleyecektim. Yapılması gerekeni doğru kişiler yapacaktı. Sözümü tutacağım. Masamdan kalktım. "Çıkmalıyım. Beni idare edebilir misin?"
"Derse gideceğini söylerim."
"Harikasın."
Çantamı ve paltomu aldım. Sevgi'den aracımı isterken binadan ayrılmak için sabırsızlanıyordum. Birkaç dakika... Sonra beni izleyen gözlerden ve kulaklardan uzakta kalacaktım. Öncelikle atlatmam gereken bir koruma gerçeği vardı. "Özel bir yere gideceğim. Yalnız...
"Fakat babanız-"
"Özel olduğunu söylüyorum. Yanımda bulunmanızdan hoşlanmayacaktır."
"Suphi Bey'e sormam-"
"Bu, bir emirdir. Beni saymıyorsan hesabını vermen gerekecek demektir."
Adam, duraksadı. Kapımın önünden çekilirken zaferle gülümsedim. Durumu teyit etmeden önce gözden kaybolmam gerekecekti. Çıktım ve beş yüz metre ilerideki alışveriş merkezinin otoparkına indim. Asansörle zemin kata oradan da hızla caddeye ulaştım ve gelen ilk taksiyi durdurdum. "Devam edin, lütfen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damat Kaçırma (Final)
Lãng mạnOlaya hiç bu açıdan bakmadım ben. Hayatım boyunca o kadar çok şey kaçırdım ki... Hayaller, dostlar, mutluluklar, güven, aşk, eğlence... Ama bu adam! Kaçırdığım en iyi şeydi.