Tek tek sayıyordum.
Tam saniye saniye...
Bir çatı dairesinden şehrin diğer gökdelenlerine, aralardan görünen kalabalığına bakarken öyle büyülenmiş falan değildim. Los Angeles ilk defa bu kadar sıradandı gözümde. Tamam. Daha bir hafta yeni bitmişti. Herkes çok yoğun olmalıydı. Babamı zamansız aramalarımızla daraltmak istemiyordum. Amcam, mesajlarımı görmezden geliyorsa mutlaka bir sebebi olmalıydı.
Diğer yandan...
Mehmet Ayaz ile sadece iki kez görüşme şansım olmuştu. Zaman farkı var. Zaman farkı var. Şimdi orada gecenin bir yarısı... Annesinin ve kardeşinin dosyasında kaybolduğunu tahmin etmek zor değildi. Bunun dışında durmamız hakkında söylediklerine kendini dahil etmediğini hissediyordum. Zeynep, dışarıdaydı. Ben dışarıdaydım. Aras ve Elif dışarıdaydı. Eren, annem... Alfalar, kendi aralarında hesaplaşmakta kararlıydılar.
Hah!
Meydanı onlara bırakacak değildim.
Düşün Ley-
"Leyla!" Döndüm. Annemi ve koluna tutunan Elif ile Eren'i karşımda buldum. "Yürüyüşe çıkıyoruz." Peki. Düşünme aşamasını şimdilik erteliyordum. Annem, kaşlarını kaldırdı ve bakışlarını bana yöneltti. "Ellerini göstermek istiyorum."
Su toplayan parmaklarıma baktım. Avuçlarımdaki yaralar belirgindi. Anladım ki yanığın etkileri öyle hemen göstermiyordu kendini. Acı da vardı. "İyi-"
"Değil." Parmağını yöneltti. "O hastaneye gidilecek, Leyla. Hem... Elif için görüşmek istiyorum. İkizlerin, gününü bekleyeceklerini sanmıyorum. Önceden hazırlıklı olmamızda fayda var."
Karşımdaki tablo tümüyle farklıydı.
Onlara baktığımda anne olmak için gün sayan Elif'i görüyordum. Yaşananlardan habersiz... Babası ve annesi hakkındaki gerçeklerden habersiz... Annesinin yaşadığından bile habersiz... Belki de hiç bilmeyecekti. Annem, nasıl bir cani ile seneler geçirdiğini bilmiyordu bile. Çocuklarının ne denli büyük bir felaketin ortasında olduğunu bir duysa aklını kaçırırdı. Dedem gibi bir canavar, onu delirtirdi.
Öğrenmemesi mümkün müydü?
Kendimi mi kandıracaktım?
Soruşturmalar, davalar büyük gizlilikle yürütülecek deseler bile gerçeklerin bir şekilde gün yüzüne çıkma gibi huyu olduğunu herkes biliyordu. Yani öğrenecekti. Babam! Onun Dubai'ye gideceği yalanı nereye kadar idare edecekti?
Doğru mu yapıyorduk? Belki de annemin desteğiyle daha güçlü olurdu. Bizi, zarar göreceğimiz ihtimallerden korumak yerine-
"Leyla ile konuşmam gerekenler var, anne. Siz gidin. Daha sonra ben giderim Leyla ile."
Dikkatimi topladığımda Aras'ın beni uyaran bakışlarıyla karşılaştım. Annem ise endişeli bir ifadeyle izliyordu beni. Kaçırdığım iki-üç saniyenin anlamını hızla kavradım. Bir sorun olduğundan şüphelenen annem ve durumu toparlayan Aras... "Ta-tabi... Zaten ilgilenmem gereken bazı işler de vardı."
"Her şey yolunda mı?"
"E-vet." / "Evet!" dedik aynı anda.
"Hadi bakalım." Şu çok tanıdık ses tonu bize biraz olsun inanmadı.
Aras, kolunu omzuma attı. Kendimi ona yaslarken üçünün bizden uzaklaşmasını izledik. Dairenin diğer ucundaki asansörün gelmesini beklediler. Eren'in elini sallamasına karşılık verdim. Annemin söylediği şeyle birlikte küçük elini başına vurdu ve deli işaret yaptı. "Bak!" Öne bir adım atmamla asansör kapılarından içeri koşan Eren'in kıkırdamasını işittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damat Kaçırma (Final)
RomanceOlaya hiç bu açıdan bakmadım ben. Hayatım boyunca o kadar çok şey kaçırdım ki... Hayaller, dostlar, mutluluklar, güven, aşk, eğlence... Ama bu adam! Kaçırdığım en iyi şeydi.