Bu muhteşem fikrin işe yarayacağı konusunda benimle aynı fikirdeydi.
Öyleyse...
Sorun neydi?
Yoğunlaşan trafikte beklerken kaşları çatılı bir şekilde dışarıyı izliyordu. Bu kadar hızlı fikir değiştirmiş olamazdı, değil mi? Yok canım. "Bir sorun mu var?" Mehmet Ayaz'ın aklından geçenleri görebilmeyi isterdim. Sorumla birlikte bana odaklandı. Başını iki yana sallarken bile tereddütlü göründüğünün farkında mıydı? "Fikrini mi değiştirdin?"
"Subaşı ortaklığına güvenmiyorum, Leyla."
Ama neden?
Sormaya bile fırsat bulamadan konuşmaya devam etti.
"Evet, eğer iflası kesinleşirse arkasında kim veya kimler varsa dökülecektir. Bu konuda sana katılıyorum." Fakat? "Fakat... Seni ve aileni bu ateşe yaklaştırmak istemiyorum. Karaca ismini karıştıracak olursan işler kontrolden çıkabilir."
Sadi Subaşı'nı iflasa sürüklemenin başka bir yolu aklıma gelmiyordu.
Nefes alışındaki gürültüden patlaman üzere olan bombayı hissettim.
"Ona kendi ismim üzerinden ortaklık teklif edeceğim."
Beni ve ailemi ateşten çekip kendini mi ateşe yaklaştırıyordu? Böylesi daha tehlikeliydi. Onlara istediklerini vermek demekti. Reddettim. "Zaten bunu planlıyorlar." Gerçek, göz ardı edilemezdi. Süheyla Artuklu'yu öldüren sebep Mehmet Ayaz ve ailesinin hayatını tehdit ediyordu. "Zaten seni istiyorlar."
"Onlara istediklerini vereceğiz."
Bu planı tutmamıştım.
Başımı iki yana salladım.
Eli yanağıma uzandı. Başparmağı yanağımı okşarken gülümsedi. "Babana söz verdim, Leyla Karaca. Seni bu pislikten çıkaramazsam beni alnımın ortasından vurmakla tehdit etti." Yine aynı şeyi söylüyordu. Yine inanmadım. Babama göre bir hareket değildi. "Artık yönetim kurulundayım. Teklifimden şüphelenmeyeceklerini biliyoruz." Gülümsedi. "Seni geri planda tutmakta kararlıyım, güzelim."
Trafik tekrar hareketlendiğinde ilgisini yola verdi.
Yüz profilinin kusursuzluğunu onaylamak için bir saniye bile yetiyordu. Kaşlarının duruşu az önceye göre daha yumuşak bir kavis almıştı. Rahatladığını söyleyebilirdim.
Vitesi tutan eline baktım. Belirgin damarları kollarının üstüne doğru şaşırtmalı yollar oluşturuyordu. Kolları katlanan kumaşın beyazı ile teni arasındaki uyum küçümsenemezdi. Kaslarının üstünde şekillenen kumaşı takip ettim ve omzuna çıktım. Yaka kısmından boynundaki damarlar okunuyordu. Kirli sakalları, geriye yatırdığı siyah dalgalı saçları, düzgün burnu, bir kadını kıskandıracak kadar biçimli dudakları, keskin çenesi, her nefesiyle şişen göğsü ve belirginleşen kasları, direksiyonu güçlüce kavrayan parmakları...
Başından beri bu kadar iyi miydi?
"Geçerli not aldım mı?"
Yakalandım.
Beni sinir eden gamzesi parlarken suçlulukla önüme döndüm. Lafı çevirebilmemin yolu yoktu ve kabul ettim. "Fena değil."
Yol rahatladı.
Gittiğimiz güzergah beni eve götürmüyordu. Köprüden ayrılırken karşımızda yükselen binalara baktım. "Sinema?" Teklifi karşısında hayretler içinde kaldığımı kabul etmeliydim. Film izlemeyi mi teklif ediyordu? "Patlamış mısır ve güzel bir film keyfi yapmayalı uzun zaman oldu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damat Kaçırma (Final)
RomanceOlaya hiç bu açıdan bakmadım ben. Hayatım boyunca o kadar çok şey kaçırdım ki... Hayaller, dostlar, mutluluklar, güven, aşk, eğlence... Ama bu adam! Kaçırdığım en iyi şeydi.