Sekseninci Bölüm

43.1K 2.6K 781
                                    


1990

Sokağın gerisini kontrol etti.

Hareketsizlik neticesinde emin olarak kapıyı araladı ve köhne girişten geçti. Tek bir lambanın aydınlatmakta kararsız kaldığı merdivenleri dikkatle çıkarak sahanlıkta ilerledi. Üç kapıdan geçip dördüncüyü vurdu ve bekledi.

Bir vuruş sesi işitti.

Vurdu bekledi. İki tek vurdu. Bekledi. Üç seri vuruşu kısa duruştan sonra bir tekle sonlandırdı. Kimliğini belirten notalar, ikna etmiş olmalıydı ki kapı aralandı. "Süheyla Artuklu!" diye mırıldandı ses.

"Benim, Sadi." Kapı aralanırken hızlı davrandı. Arkasındaki koridoru kontrol etti ve odaya girdi. "Geciktiğim için affedin." Baş etmesi gereken sorunların bir sonu yoktu artık. Diğer odaya geçti. Titreyen ışığın altında kadını fark etti. "Tuna, ne yapmam gerektiğini gösterdi."

"Merve, acı çekiyor."

Süheyla, gülümserken yatağın kenarına oturdu ve örtüyü kaldırdı. "Benim arkadaşım, güçlüdür, Sadi Bey." Kumaşları gerdiren karnına baktı. "Merhaba, Elif." Okşadı. "Şimdi teyzen seni rahatlatacak ilaçları verecek annene." Parmaklarını tutan Merve'nin elini sıktı. "İyi olacaksınız." Çantasını yerden aldı. Öncelikle not defterini çıkardı ve yazdıklarını hızla gözden geçirdi. "Tansiyonunu almamı istedi. Çıkan aralığa göre ilacı vereceğim. Ayrılmadan önce kan almam gerekiyor. Hemen ona ulaştıracağım."

Kadın, eline tutunurken parmaklarını onunkilere geçirdi. "Hakkını ödeyemem, Süheyla." Hayır. Hak ödeyemeyecek birisi varsa bu, Süheyla'ydı. Reddetti. "Kızımı, kocamı koruduğun için teşekkür ederim."

"Bir an önce iyileşip görevine dönmelisin, Merve. Sevdiklerimizi koruyabilmemiz için birlikte olmamıza ihtiyacımız var. Hem... Sen olmadan bu soruşturmayı nasıl yürütebilirim?"

"Doğumu nasıl gerçekleştireceğimi bilmiyorum."

"Halledeceğim." Arkadaşının koluna geçirdiği bandı sıkılaştırdı. "Söz veriyorum. İkiniz de sağlıklı şekilde atlatacaksınız. Neredeyse bütün düzenlemeleri yaptım. Çok yakında sizi buradan aldıracağım."

"Ahmet Karaca'yı izliyor musun?"

"Yalan söylüyor."

"Seni uyarmıştım." Diye araya girdi Sadi. "Seni daha kaç kez uyarmam gerekiyor?" Karısının omzuna elini atıp eğildi ve saçlarından öptü. "Durmayacak, Süheyla. Onu herkesten iyi tanıyorum. Şimdilik nasıl bir oyun oynadığını bilmiyorum. Yakında öğreneceğim."

Ahmet Karaca ismi tehlike uyandırmaktan çok daha ileri gitmişti artık. "Abilerim var. Kız kardeşlerimi düşünmeliyim. Çocuklarım daha çok küçük... Ziya için endişeliyim. Onların zarar görmelerini istemiyorum. Bir şekilde... Herkesi bu kaosun ortasından çekip alacağım. Sadece zamanlamayı belirleyemiyorum."

Sadi, reddetti. "Onun da istediği bu. Aklını karıştırmak."

"O kadar kötü niyetli olduğunu sanmıyorum."

"Ne kadar kötü niyetli olduğunu tahmin edemezsin?" Üzerine basa basa belirtti. "Satmayı planladığı ikizler var. Henüz doğdukları konuşuluyor. Sağlıklarını raporlaması isteniyor. Eğer beğenirlerse-"

Tansiyon cihazı elinden kaydı. "İ-ikiz mi?"

"Tam döküme henüz ulaşamadım. Şu sıralar fazla-"

Süheyla durdurdu. "İkiz olduklarından emin misin?" Sadi, başını eğdi. "Biri kız, biri erkek mi?" Sadi, başını eğdi. Ah! Bunu- Hayır. Düşünceleri birbirine dolanırken yerinden kalktı. Eli belinde iki adım atmıştı ki geri döndü. Gözlerinin dolmasına engel olamayarak başını kaldırdı ve kirpiklerini dalgalandırdı. "Ondan nefret ediyorum."

Damat Kaçırma (Final)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin