Altmış Dokuzuncu Bölüm

44.6K 2.6K 433
                                    


Titremem durmuyordu.

Elimi yakaladı ve çıplak göğsüne bastırdı. O an kalp vuruşlarını tüm gücüyle avucumda hissetmiştim ki bunu dünyadaki hiçbir duyguya değişmezdim. Düşündüm de... Mehmet Ayaz'ın çıplak tenine ilk kez dokunuyordum. Kaslarına, göğsüne, kalbine... Meraklı parmaklarım küçük bir keşfe çıkmak istiyordu. Göğsünün üzerinde gezdirdiğim elimi durdurmadı.

Bacaklarımı karnıma doğru çektiğimde satenin soğuk kısmı çıplak bedenime sürttü. Bu, harika bir histi. Mehmet Ayaz'a yakın olmak. Onun olmak. Onunla olmak. Hayal ettiğimden çok daha paha biçilmez bir duyguydu. Heyecanlı, meraklı... Keşfedilmemiş bambaşka bir dünya...

Dudaklarımdan çekildi ve boğazıma yöneldi. Şah damarımda duran öpücüğü, onu bütün dolaşım sistemimde hissetmemi sağlıyordu. Ve boynumdaki çukura indi. Ah! Sanırım beni öldürecekti. Acele etmeksizin bıraktığı öpücükler sabırsız alevlerimi çileden çıkarmak üzereydi.

Burnumu çıkaracağım kadar indirdim örtüyü. İlk gördüklerim dün geceki elbisem ve Mehmet Ayaz'ın kazağıydı. Aydınlanmaya başlayan odanın renkleri ve iki lambaderin ışığı...

Muhteşem bir Ocak sabahıydı.

Bugün Mehmet Ayaz'ın doğum günüydü.

Onu, yaralarımdan uzak tutmak istesem de başaramadım. Belimi, öyle özenle kavramış bir haldeydi ki az önce üzerimden aldığı elbisemden sonra saklayamadığım çıplaklığım daha savunmasız kaldı. Ve dudakları... Her izin üzerinden geçiyordu. Sutyenimin biraz altından başlayıp bütün karnımı geçen dudaklarının sürtünüşü yüzünden aklımı yitirmek üzereydim.

Sanırım bu günü benim de doğum günüm olarak ilan edebilirdim.

Dokunuşlarıyla, öpüşleriyle, okşamasıyla, sevmesiyle yepyeni bir bedene sahipmişim gibi hissediyordum. Böylesine bir gizemi sakladığıma ihtimal bile veremezdim.

Eli... Dokunuşu... Ah!

Bunu- Aman Allah'ım. Delirmek üzereydim. Ben! Düşünemiyordum.

Mehmet Ayaz... Sadece parmaklarının küçük temasları ile...

Gözlerimi kapatıp bu sihri kendime saklamak istesem de doğruca benimkilere karışan bakışları bağı koparmamakta kararlıydı. Gizemli karışımın yansımasını, mavi sonsuzluğunda görüyordum. Kendimi... Ne halde olduğumu... "A-Ayaz!"

Aklımı kaçırmanın eşiğindeydim.

"Bu sadece başlangıç, sevgilim..."

Yanıyordum. Boğazımda yükselen ateşin güçlenmesine izin vermemek için yutkundum. Döndüm ve diğer tarafı kontrol ederek oturur konuma geçtim. Mehmet Ayaz, karşımdaki koltuktaydı. Örtü göğsüne inmiş ve beyaz tişörtü açığa çıkmıştı. Karışan saçlarını, güzel yüz hatlarını izleyerek birkaç dakikamı geçirdim. Seni seviyorum.

Çok. Çok seviyordum.

"İyi misin?"

Başımı salladım. Kesinlikle iyiydim. Sadece bir an için yoklayan acının lafını bile etmek istemiyordum. Bu anı bölmek istemiyordum. "Bana öyle bakma."

"Gözlerin yaşardı, Leyla."

"İyiyim."

Yanağımı kavradı ve kaşımın üzerine bir öpücük bıraktı. Aynı anda diğer tarafta kalan örtüyü yakalayıp üzerime çekerken gecemizin bittiğini anladım. "Henüz değil, sevgilim. Ne kadar istesek de canını yakmayacağım." İtiraz etmeye hazırlanıyordum ki dudaklarımı kapattı. "Bedenin hazır olduğunda bütün merakını gidereceğim. Durmam için yalvaracaksın, Leyla."

Damat Kaçırma (Final)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin