Belli belirsiz sesler gelip gidiyordu.
Kulaklarımdaki sakinliğe rağmen kafamın içinde dindiremediğim bir kaos hakimdi. Duyu yok. Algı yok. His yok. Karmaşa halini atlatmamın tek yolu sakin kalmaktı. İçgüdüsel bir şekilde beklemem gerektiğini biliyordum. Artık adımın seslenilmesine hazırdım. Beni çağırmalarının vakti gelmişti. Sesi takip edip yaşadığım bu bilinmezlikten çıkacaktım.
"Leyla!"
Sezgilerim beni yanıltmamıştı.
"Leyla, beni duyuyor musun?"
Neredeydiler? Çıkışın yakında olduğunu biliyordum. Ses, yalnız değildi. Tanıdık bir tını yakaladım. Endişesi kim olduğunu ele veriyordu. Kendime gelmeye başladığımı ilan ederken hareketleri algıladım. "Anne!"
"Buradayım, bebeğim."
Gözlerimi aralamayı başardığımda loş ışığın içinde annemin yüzünü seçebildim. Nerede olduğumu, zamanı ve diğer şeyleri belirsizlik bulutunun altından çekemiyordum. Annemin endişeli bakışları netleşti. "İyiyim." Diye mırıldanabildim. Hastanede değildim. Beni nereye getirmişlerdi? Yüzümdeki oksijen maskesini çekmesi için bir hemşire geldi. "Neredeyim?"
"Güvendesin, bebeğim."
Işık dengesi akşam saatlerinde olduğumuzu ele veriyordu. Odanın dekoru tanıdık değildi. Kapalı perdelerden dışarıyı göremediğim için herhangi bir yer tayin edemedim. "Kaç gün oldu, anne?"
"Düşünme bunları, Leylacığım."
İyi hissettiğimi diretemeyecektim. O belirsizlikten sonra gözlerimi açtığım bir aralıkta hamile bir kadın profili algıladım. Zeynep Ece Artuklu durumumu kontrol etmek için gelmiş olmalıydı. Sonraki uyanışımda aydınlık bir odadaydım. Zihnim daha netti. Odanın dekorundaki küçük detaylar yabancı gelmiyordu. Pencerenin dışındaki ağaçlar dikkatimi çekti. Hastane veya herhangi bir sağlık kuruluşunda değildim. "Anne!"
"Hanzade Hanım biraz dinleniyor."
Elif, endişeli bakışlarla yanımda belirdi. Şükürler olsun ki benden çekinip sorularıma içtenlikle cevap verecek biri buradaydı. "Neredeyim ben?"
"Tam olarak bilmiyorum."
"İstanbul mu?"
"Ah, evet! Yani sanırım..."
"Babam?"
"Aras ile birlikte sabah ayrıldılar." Tek tek sorma durumundan hoşlanmadığımı belli eden bir homurtu çıkardım. "Aslında bir şey anlatmamamı istediler." Biraz üzerine eğildi. "Ama iletmem gereken bir mesaj var. Ayaz uslu durmanı ve yerini belli etmemeni istedi. Galiba seni gizlemeye çalışıyorlar."
Beni gizlemek mi? "Neden?"
"Detayları bilmiyorum."
Tamam. O zaman mesajın sahibinden detayları dinlemem gerekiyordu. "Beni Mehmet Ayaz ile görüştürebilir misin?" Kolunun arkaya hareket ettiğini gördüm. Bir saniye sonra pantolonunun cebinden çıkardığı telefonu hava sallayarak gösterdi. "Hanzade Hanım'ı dinlenmeye ikna etmem çok zor oldu."
"Harikasın."
Telefonu arama yapar bir halde kulağıma yaklaştırdı. Üçüncü çalışta artık çok tanıdık gelen o ses karşımdaydı. "Efendim, Elif?"
"Benim... Leyla."
Sessizlik hızla gelişti. Diğer taraftan hareketin sesleri geliyordu. Bir şeylerin tıkırtılarını işittim. "İyi misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damat Kaçırma (Final)
RomanceOlaya hiç bu açıdan bakmadım ben. Hayatım boyunca o kadar çok şey kaçırdım ki... Hayaller, dostlar, mutluluklar, güven, aşk, eğlence... Ama bu adam! Kaçırdığım en iyi şeydi.