Yetmiş Altıncı Bölüm

34.2K 2.9K 272
                                    

Yasin, henüz gelmemişti.

Mehmet Ayaz, bahçe pencerelerinin önünde gidip gelirken sessizce onu izliyordum. Çoğu zaman neredeyse nefes almayı unuttuğumu hatırlayıp ağrıyan ciğerlerime büyük havalar çekiyordum. O zamanlarda çıkardığım sesleri fark edip duraksıyor bana bakıyordu. Bunun dışında herhangi bir göz temasımız olmaksızın zaman geçiyordu.

Acaba doğru muydu?

Yani onunla paylaşmak...

Belki babam daha doğru bir isim olurdu.

Peki, ben ne söyleyecektim?

Her şeyi...

Ne kadar her şey?

Bir takım bilgileri hiç bilmiyor gibi davranabilirdim. Süheyla Artuklu ve Ahmet Karaca ilişkisi, babamla üvey kardeş oldukları, annesinin cinayetindeki gölgeler... Hayır, hayır. Böyle karar almadık. Dün geceden beri peş peşe gelişen yeni durumlar karşısında henüz kendime gelememiştim. Öyle ki Aras ve Eren'in yediği halt bile geri planda kaldı.

Elif'ten aldığım numara, Süheyla Artuklu'ya aitti ve Silivri'den sinyal veriyordu.

Üç Sadi Subaşı'na ait araziler ve dolayısıyla evler, aktif şekilde kullanılıyordu.

Bu sabah amcam, Süheyla Artuklu mezarının bekçiliğini yapan adamın öldürüldüğüne dair bir haberle güne başlamış; doğruca Karacaahmet Mezarlığına gitmişti.

Sanırım şu son olaydan Mehmet Ayaz'ın haberi yoktu. Aslına bakarsam Yasin'den aldığım bu bilgi sadece Şevki Amcam ile sınırlı gibiydi. Sıkışıyorduk. Bir şeyler hız kazanmıştı. Görmezden gelemediğim olaylar karşısında öylece bekleyemiyordum. Her an... Ailemin zarar görebileceği endişe ile yaşayamıyordum. Her an... Mehmet Ayaz'ı kaybedeceğim korkusu ile mücadele edemiyordum.

Dürüst ol.

Evet, bütün başa çıkılmaz hallerimi ancak bu şekilde çözebilirdim.

Yine korkuyordum işte.

Eğer birkaç saat önce öylece odamda belirivermeseydi ve kendimi toplayacak vakti bulabilseydim Mehmet Ayaz'ın bir şeylerden haberi olmayacağının garantisini verebilirdim. Belki Sadi Subaşı tutuklandıktan sonra... İtirafından sonra... Benim adım bile karışmadan... Ama şimdi ihtimallerin dışındaydı. "Oturmayacak mısın?"

Başını iki yana salladı.

Bir araba sesi işittim. Geleni tahmin edebilsem de görmek için camlara yaklaştım. Siyah araçtan Yasin'le birlikte Tolga da indi. Koridora çıkan Agah Bey, doğruca kapıya yöneldi ve onları içeri aldı. "Mehmet Ayaz Bey."

"Gelin bakalım, Leyla'nın iş birlikçileri..."

Böyle söylediğinde bir suça karışmışım gibi hissediyordum. Sol tarafında kalan büyük ahşap masayı işaret etti ve herkesin yerlerini almasını istediğini belirtti. Derin bir nefesle sakinleşmeyi denedim. Kararlıydım. Mehmet Ayaz'ın her şeyden haberdar olmasını sağlayacaktım. Bu sefer... Kendi başıma hareket etmeyecektim.

"Sizi dinliyorum."

Neresinden başlayayım ki?

"Birbirinize bakmayı bırakın."

"Tolga'nın olanlardan henüz haberi oldu." Diyerek bir alt bilgi geçtim. Yasin ise ilk adımı benden bekliyordu. "Aylar önce bir araştırma yaptık. Hastanede saldırıya uğramadan önce..." Bir kaşını kaldırdı. Bakışları yüzümde sabitlenmiş durumdaydı. Bunu biliyor gibi bir hali vardı. Kadındaki dövme! Doğru ya... O dosyayı almış olmalıydı. "Biliyorsun zaten." Dememle başını salladı.

Damat Kaçırma (Final)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin