Sinirden ölmeme ramak kalmıştı.
Ne odama ne de koca binaya sığmayı başarabilmiştim. Arabayı öylece kullanmama rağmen her zaman geldiğim kafenin sokağındaydım. Uygun bir park yeri bulduktan sonra hızlı adımlarla bahçesinden geçtim. VİP müşteriydim ve boş bekletilen masama yöneldim. Ezbere bildiğim menüden Hindistan cevizli filtre kahve ve bol çikolatalı kurabiye söyleyip sandalyeye yerleştim.
Mehmet Ayaz Artuklu'yu parçalara ayırmak istiyordum. Yapamam.
On dakikamı parmaklarımı sıkmakla ve birkaç saat önce olanları tekrar yaşamakla geçirdim. Neresinden bakarsam bakayım babamın yaptığına hak veremiyordum. Nasıl? Nasıl? Nasıl? Kafamı sertçe masaya vurmak yerine tampon oluşturması için araya ellerimi sıkıştırdım. Tekrarladım.
"Kimleri görüyorum?"
Başımı kaldırmamla karşımdaki simayı seçtim. "Atalay!" Doğruldum. "İnanmıyorum." Tam bir şok anındaydım. Karşımdaki adam... Biraz farklı görünüyordu. Onu en son ne zaman gördüğümü hatırlamaya çalıştım. Beş sene... Zayıf görünümünden eser kalmamıştı. "Bir saniye..." Üzerimdeki şaşkınlığı atamadığım için odaklanamıyordum. "Sen, nasıl?" Gülmeye başladı. "Ne zaman?"
"Birkaç gün oldu. Dinleniyordum. Sonra senin..." Parmağını boşlukta çevirdi. "Şu olayların patlak verdiğini gördüm." Harika! Bakışlarımı kaçırarak bir cevap aradım. Yan masalarda, camın diğer tarafında, sokaktan geçen gölgelerde aradığım şey yoktu. Tekrar Atalay'a odaklandım.
"Bazı yanlış anlaşılmalar ve beklenmedik gelişmeler derken her şey kontrolden çıktı."
"Bir avukata ihtiyacın olursa... Bu konularda deneyimliyim. Biliyorsun. İki küçük kız kardeşi hikâyesi ile uğraşıyorum. Ayrı ayrı gayet uslular aslında. Fakat bir araya geldiklerinde cadılar konseyi gibi oluyorlar." Atalay'ın kardeşlerini hatırlıyordum. Sahi! Bir süredir onları görmediğimi fark ettim. "Bunların dışında neler yapıyorsun?"
"Şirketle, işlerle uğraşıyorum. Hareketli bir dönemdeyiz. Artuklular ile iş ortalığımız fiilen başlamak üzere. Üç ayrı otel inşaatı anlaşmamız var." Gerçi bana el çektirme uygulanmıştı. "Bunun dışında Karaca yatırımları tam gaz devam ediyor."
"Suphi Amca hala devam mı?"
"Hız kesmeden..."
"Şaşırmadım."
Masanın yanında bir garson belirdi. Atalay'ın önüne servis açtıktan sonra arkasındaki sunum tepsisinden bazı tabakları yerleştirdi. "Sen neler yapıyorsun?"
"Uzunca bir süre Amerika'daydım. Hem eğitimimi ilerlettim hem de mesleki anlamda bazı tecrübeler kovaladım. Amerikan bir anneye sahip olmanın avantajlarından sonuna kadar faydalandım." Pirzola parçasını hardala bulamasını izledim. "Geçen sene de Monte Carlo'daydım. Multimilyoner bir yatırımcının şımarık kızı ile uğraşıyorum."
"Anladığım kadarıyla hala devam eden bir uğraş."
"İstanbul'a kaçtı."
"Kulağa biraz sıkıcı geliyor."
"Babası müvekkilimdi ve bir süre önce vefat etti. Bütün mal varlığını öz kızına bırakan bir vasiyetten sonra ortalık tam bir savaş alanına döndü. Sanıyorum ki kız bu durumdan korkarak ortadan kaybolmayı seçti. Saklanmak konusunda tam bir uzman... Gerçi çok yaklaştım. İstanbul benim çöplüğüm. Bulmam an meselesi..."
"Vay canına!" Nefes kesici bir hikâyeydi. "Filmlerdeki gibi..."
"Kız oyuncu zaten. Bazı filmlerde rol alıyordu. Muhtemelen bu yaratıcılık da oradan geliyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Damat Kaçırma (Final)
RomanceOlaya hiç bu açıdan bakmadım ben. Hayatım boyunca o kadar çok şey kaçırdım ki... Hayaller, dostlar, mutluluklar, güven, aşk, eğlence... Ama bu adam! Kaçırdığım en iyi şeydi.