Yetmiş İkinci Bölüm

44.9K 2.8K 424
                                    

Dün geceki yemeğe Sadi Subaşı'nın katılmaması Elif'i hayli üzmüştü. Belli etmemeye çabalasa da gözlerinin babasını aradığı açıkça okunuyordu. Sevmemek için bir neden daha... Aklımdan çıkarmaya olağanüstü çaba harcasam da Sadi Subaşı orada, kafamın içinde, en tehlikeli köşede patlamaya hazır bir bomba gibi bekliyordu. Söz verdik. Ve bütün geleceğim bu söze bağlıydı.

Telefonumun nerede olduğuna baktım.

Bir de Esra geldiğinde karşılamak için salona geçen anneme...

Bir aya yakındır görmediğim ismin kaydını açtım ve kulağıma yaklaştırdım. "İyi günler, Leyla Hanım." Yasin'in sesi oldukça iyi geliyordu. "Nasıl yardımcı olabilirim?"

"Amcamla işler nasıl gidiyor?"

"Daha aksiyon dolu günler yaşamıştım." Tahmin edebiliyordum.

"Ben... Nasıl olduğunu merak ettim sadece."

"Ne yazık ki sesiniz öyle söylemiyor. Sizinle yürüttüğüm operasyonlar sonucunda bunu analiz etmeyi öğrendim." Maşallah, herkes de ben konusunda baya dikkatli... "Nedir aklınızı karıştıran?"

"Dün gece Sadi Subaşı gelmedi."

"Öğrenmemi istediğiniz nedir?"

"Dikkat çekecek bir şey var mı diye bakabilir misin?"

"Kontrol edeceğim."

Yasin gibi bir dost, yedi cihanda bulunmazdı. "Teşekkür ederim." Ayak sesleri işittim. "Birileri geliyor, kapatmalıyım." Bana iyi günler dilemesine karşılık veremeden telefonu yatağımın üzerine attım ve döndüm. Annem ve Esra kapıda belirdiler.

"Benim güzelim de burada..." Duvarda asılı gümüş renkli saten elbiseme baktı. "Bayıldım. Senden bir şaheser çıkaracağım bu gece." Aynamı gösterdi. "Açılın hemen hanımlar." Islak saçlarımdaki havluyu aldı. "Çok işimiz var."

Saçlarımı kuruturken fazla uzadığı ve bir ara kırıklarını alması gerektiğini üç kez hatırlattı. Maşa esnasında biraz boyaya ihtiyacım olduğunu söyledi. Kesinlikle olmaz. Kaşımdı, tüyümdü derken cımbızla her sinir hücreme dokunduktan sonra cilt tonumu eşitleyecek ilk bazı sürdü.

"Ne ikram edelim, Esracığım?"

"Şu kremalı çöreklere hayır demem, valla."

Anlaşılan işi korkunç derecede uzun sürecekti.

Üç saatin sonunda, sekize on dakika kala hazır olarak koltuktan kalktım. Annem, ellerini dudaklarında birleştirmiş kocaman gözlerle beni izliyordu. "Hı!" diye uzatarak haykırdı. "Ben ne güzel kız doğurmuşum, Ya Rabbim." Her seferinde daha büyük tepkiler veriyordu. Ve ben daha fazla utanıyordum. "Tü-tü. Maşallah. Maşallah.".

"Tanselin de bilmiş ama Hanzadeciğim."

"Ah, o senin ablan yok mu? Harika. Harika." Ellerini bana uzattı. "Sen biraz zayıfladın mı, Leyla? Bir bollaşmış bu üstünde." Takip etmediğim için bilmediğimi ifade edecek şekilde başımı sallayıp dudaklarımı büzdüm. "Yakası biraz açık mı? Ne dersin, Esra?"

"Yok. Genç bunlar. Giyerler böyle."

"Bunlar giyer de Suphi Bey kapıdan çıkarır mı?"

"Ayol ona ne? Hem medeni adamdır Suphi Bey."

"Sen onu bana sor bakalım."

Beni güldürdü. Az daha aceleye getirilmiş bir kız isteme merasimi kurbanı olacaktım. Annem, elbisemi onaylayarak beni çevremde bir tur döndürdü ve aynayı göreceğim şekilde durdurdu. Uzun etekleri döner bir açı ile durdu. Onları düzeltmek için çektirdim ve çevreme yaydım. Belimin sağ yanında toplanan düğümden çıkan kumaş, sol omzuma uzanacak şekilde çapraz geçiyor, göğsümü örtüyordu. Altta kalan kumaş ise sol kısımdan başlayıp sağ omzuma çıkıyordu. İki yakayı düşmeyecek şekilde tutan ince pırlanta sırası dışında garantim yoktu.

Damat Kaçırma (Final)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin