Yirmi Dördüncü Bölüm

49.3K 3.6K 220
                                    

           

Mehmet Ayaz Artuklu'ya el hareketi çektiğime inanamıyordum.

Hak etti ama!

Bu kadar ileri gitmiş olmam tartışılırdı. Beni tehdit etmesine sessiz kalamazdım. Ve silahın onda kaldığı gerçeği tümüyle çıkmıştı aklımdan. Biraz önce gördüm ki... Eline geçen kozları bana karşı kullanmaktan geri durmayacaktı. Adımlarımı, onun bu yüzünü dikkate alarak atmalıydım.

Yarı delirmiş bir vaziyette direksiyonuma vurdum. Bütün hıncımı ondan çıkarabilir miydim, bilmiyordum. Sonunda avuç içimin acıması yüzünden durdum. "Seni... Seni..." Ona en uygun sıfatı haykırmam az önceki hareketim kadar şaşırtıcı olacaktı. Derin bir nefes alıp alnımı direksiyona yasladım. "Sözlerimi aklında tutsan iyi edersin, egosentez." Neden doğru düzgün bir konuşma olacağına dair umut da taşımıştım ki? Kafana göre ilerle işte, Leyla. Halt yemem işte.

Artık sakinleşmeliydim.

Mehmet Ayaz ilerleyebileceğim bir yol değildi. Onu, listemden çıkardıktan sonra neler yapabileceğimi gözden geçirmeliydim. Bilhassa az önce olanlar gemileri değil tüm limanı ateşe vermişti. Merve Derin Artuklu hakkında bilgi edinebilmek için baka kaynaklar aramalıydım.

Ziya Artuklu?

Şöyle bir saniye düşününce bunun daha saçma bir seçenek olduğuna karar verdim. Birileri gelip de bizi babama sorsa adamı doğduğuna pişman ederdi. Ziya Artuklu'nun konuşacağına ihtimal bile tanımıyordum. Daha dikkatli düşün, Leyla.

Artuklu ailesinde fazla seçenek yoktu.

Ya kız kardeşi Zeynep Ece ya da halası Celile Artuklu...

Onlar da kesinlikle konuşmayacaktı.

Telefonuma uzandım. Yasin, ikinci çalışında aramayı yanıtladı. "Yalnız mısın?"

"Evet, Leyla Hanım. Anneniz ve Elif Hanım dışarıda beklememi istediler."

"Harika! Bana Merve Derin Artuklu'nun bir resmi gerekiyor. Ortadan kaybolma zamanlarına yakın halinin... Onu, Elifinki ile karşılaştırmak istiyorum."

"Neden bir DNA testi yaptırmıyoruz?"

Başarabilir miydik? "Gizlice halledebilir misin?"

"Olmuş bilin. Bana sadece karşılaştırılacak örnekleri temin etmeniz yeterli olacak."

Bu adama hayrandım. Babam ile aralarındaki ilişkiyi, bu hayat borcu meselesini kavrayamasam da Yasin'in çevremizde bulunması nimet gibiydi. En zor anlarımızın kurtarıcısı... Suç ortağımız... Dert çözücümüz... Kaçış planlarımız... "Harikasın. Elif'inkini almak zor olmayacaktır." Fakat Mehmet Ayaz'dan böyle bir numune temin edemezdim. İşte şimdi diğer seçenekleri düşünebilirdim. "Zeynep Ece Artuklu da o hastanede, değil mi?"

"Evet."

"Binada mı benim için öğrenebilir misin? Ben de yola çıkıyorum şimdi."

"Hemen bakıyorum, Leyla Hanım."

O bölgeye fazla hakim olmadığım için navigasyonu ayarladım. Bir de kaybolup zaman kaybetmek istemiyordum. Trafikte geçirdiğim dakikalar biriktikçe kendimi daha iyi hissediyordum. Kızgınlığım, başlangıca kıyasla soğumuş durumdaydı. Yine de neresinden bakarsam bakayım empati falan kuramıyordum. Herkes için bir şeyleri çözme çabama, 'karışma' veya 'uzak dur' denilmesini hak etmiyordum.

Aksayarak ilerleyen trafikte yirmi dakika sonra sağa giriş yapmam uyarısı geldi. Kısmen daha hızlıydı akış. Birkaç dönüş komutuyla birlikte binayla aramdaki mesafenin hayli azaldığını gördüm. Yasin'den aldığım bilgiye bakılırsa Zeynep Ece Artuklu, bir ameliyattan çıkmıştı ve henüz binadan ayrılmamıştı. Onu yakalamak için bu mükemmel fırsatı kaçırmayacaktım.

Damat Kaçırma (Final)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin