Important ☚

913 139 79
                                    

tauratonkss

Sabah gözlerimi açtığımda aniden yerimden sıçradım çünkü biraz ileride oturan Magnus ile göz göze gelmiştim.

"Senin burada ne işin var? Sana buraya gelme dememiş miydim ben?"

"Öyle bir şey demiştin değil mi?" Deyip güldü Magnus. "Canım sıkıldı da şöyle bir geleyim dedim. Bu odayı özlemişim."

"Magnus sen beni ciddiye almıyor musun acaba, merak ediyorum." Deyip yatakta oturur pozisyona geçmiştim. "Seni bu krallıktan sürgün edebilirim diyorum ve sen yine karşıma çıkıyorsun."

"Sürgün etsene beni, gerçekten bunu yapacak mısın merak ediyorum." Deyip kucağında duran yastığı sıktı ve gülümsedi. "Beni özledin mi?"

"1 dakika içinde buradan gideceksin."

"Sormam hata, insan benim gibi birisini nasıl özlemez."

"Magnus! İki saniye beni dinler misin? Gerçekten bu iş çığrından çıkmaya başladı."

"Seni dinlemek istemiyorum, aslında ben seninle bir konuyu konuşmaya geldim buraya."

"Seninle konuşacak bir şeyimiz kalmadı Magnus, bunu anlamadın mı cidden."

"Bak Alec..."

"Ben evleneceğim Magnus. Bir karar verdim ve yoluma devam etmek zorunda olduğumu düşünüyorum. Senin gibi birisini hayatımda istemiyorum ben. Hayatımda bir büyücü ve sahtekar birisine ihtiyacım yok benim."

Söylediğim şeylerden sonra Magnus bir müddet bana bakmıştı.

"Şaka yapıyorsun değil mi?"

"Hayır gayet ciddiyim, annemle de konuştum bu konuyu. En kısa zamanda bir prenses ile evliliğim gerçekleşecek ve sen de hayatımdan tamamen çıkmış olacaksın."

"Sen gerçekten aptalın tekisin!"

"Benimle düzgün konuş, karşında bir prens var. Yakında kral olacak bir prens."

"Sen bu aptallık ile hiçbir şey olamazsın."

Magnus'un tepkisi ile sinirle ayaklanmıştım.

"Söyleyeceğin şey önemli değilse eğer hemen git buradan."

"Önemliydi." Diyerek o da ayaklandı. "Ama şu an önemi kalmadı. Sen beni istemediğini çok açık bir şekilde dile getirdin ve bu iş burada bitti. İkimiz için de bitti."

"Böyle olması gerekiyor. Sen benim hayatımda bunca şeyden sonra yer alamazsın, bunu kaldıramam ben. Benim bir gururum var ve öylesine birisi için bunu çiğneyemem."

"Öylesine biri? Ben senin için öylesine birisi miyim yani?"

"Seni sadece birkaç aydır tanıyorum değil mi? Hayatımın sadece küçük bir bölümünde vardın sen."

"Burada bir yanlışın var Alec, senin benden önce bir hayatın yoktu. Benden sonra yaşadığını öğrendin sen. Üzgünüm ama bundan sonra da bir hayatın olmayacak. Sevmediğin bir kadınla evleneceksin. Her sabah kalktığında, uyandığın güne lanetler okuyacaksın. Kafayı yiyeceksin, sinirleneceksin ve seni sakinleştirmek için yanında ben olmayacağım. Bence bu kararını iyi düşün ve aptalca bir şey yapmadan önce de vazgeç."

"Ben düşündüm Magnus ve kararım da kesin. Aşk büyüsünü sen yapmış ol ya da olma, bu umurumda değil. Yapmamış olsan bile büyücü olman ve bunu benden gizlemen yeterince sinir bozucu. Ya bir çocuğumuz olsaydı ne olacaktı? Büyücü bir çocuk ister miydim acaba, bunu hiç düşündün mü?"

"İstemez miydin?"

"Sence Magnus? Sence ister miydim? Bir de karşıma geçip dalga geçer gibi soruyorsun bana bunu."

"Doğru haklısın, istemezdin. Bendeki de soru işte, bir de buraya gelip bir umut yaptığın aptallığı fark edip özür dilersin diye düşünmüştüm ama sende bunu yapacak ne cesaret var ne de merhamet. Sanırım bu kısacık zamanda kendimi kandırıp seni olduğundan farklı birisi olarak görmeye çalışarak en büyük yanlışı ben yapmışım Alec. Sen hiçbir şeyi hak etmiyorsun."

"Bir de benim özür dilemem mi gerekiyordu cidden?" Deyip gülmüştüm. "Sende hiç hata yok mu yani?"

"Var tabii ki. Baştan bunu kabul ederek en büyük hatayı ben yaptım, özür dilerim. Gidip hak ettiğin hayatı yaşamalısın çünkü bence beni hak etmiyorsun."

"Ailene söyle, eşyalarınızı toplamaya başlayın çünkü benimle bu üslupla konuşan birisini topraklarımda görmek istemiyorum. Ben evlendikten sonra senin bu topraklarda olmanı istemiyorum."

"Onlarla konuşurum. Sen evlendikten sonra ben de bu topraklarda olmak istemeyeceğim, buna emin olabilirsin. Ama söylemeliyim, gerçekten çok pişman olacaksın. Ve eğer beni bulmak için çaba sarf edersen asla dönmeyi düşünmeyeceğim. Bir kere gidersem... geri dönmem."

Bunları söylerken adım adım da bana yaklaşmıştı.

"Dönme zaten, istediğim şey de bu."

"Pekala, sen bilirsin." Deyip elini yüzüme çıkardı. "Hoşçakal Alec."

Uzanıp beni öpmeye çalıştığında bir adım geri çekilerek ona engel olmuştum.

"Artık gidebilirsin. Gerçekten seni görmek istemiyorum. Ayrıca korkak ve birlikte olmaman gereken bir adamı vedalaşmak için de olsa öpmemelisin."

"Dediklerimi kafaya mı taktın yoksa?" Deyip gülmüştü.

"Başkası şu sözleri söylese onu yaşatmazdım. Bence şansını zorlamak istemezsin."

"Beni öldürmezsin, bunu ikimiz de biliyoruz. Daha inandırıcı tehditlere ihtiyacın var."

Elini havada salladıktan sonra yine şu portal denen şeyi açmıştı.

"Yine de tuhaf ama seni sevmekten kendimi alıkoyamıyorum. Keşke hayatımdan seni istenmeyen bir nesneymiş gibi bir çırpıda atabilsem ama kalbimin buna izin vereceğini pek zannetmiyorum. Umarım hayatın boyunca bensizlik yüzünden acı çekersin. Başka söyleyeceğim bir şey yok."

Saniyeler içinde açtığı portaldan geçip gözden kaybolmuştu. Bir süre öylece arkasından baktım ve sonrasında yatağa çöküp oturdum.

"Bu evliliği bir an önce gerçekleştirmek zorundayım."

....

Şu ana dek çok fazla aptal Alec yazdım ama bundan daha aptalına hiç şahit olmamıştım...

Should See Me in the CrownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin