Magnus akşam odama geldiğinde hızlıca ayaklanıp odamın kapısını kilitlemiştim.
"Hoşgeldin."
Önümde eğildikten sonra uzanıp dudaklarına bir öpücük bırakmıştım.
"Akşam yemeğini yedin değil mi?"
"Evet yedim prensim."
"Güzel. Senden bir iyilik isteyeceğim. Sırtım bu aralar biraz ağrıyor, masaj yapabilir misin?"
"Tabii, nasıl isterseniz."
Başımı olumlu anlamda sallayıp dolabıma yöneldim ve çekmecesinde duran birkaç kremi çıkardım.
"Aslında kreme gerek yoktu, ellerim için bu konuda bayağı sihirli derler."
Magnus tatlı bir gülümseme ile bunu söylediğinde gerçekten amacımın masaj değil de onu etkilemek olduğunu anlamışa benzemiyordu.
"Olsun, biz yine de kremi alalım." Deyip yatağa yöneldim ve köşesine oturup tişörtümü de çıkardım. Magnus birkaç saniye boyunca beni izlerken gülmemek için kendimi zor tutuyordum.
"Başlamayı düşünüyor musun?"
"Ben... elbette düşünüyorum." Deyip yatağa ilerledi ve arkama geçip dizleri üstünde yükselerek sırtıma ellerini koydu. Sonrasında kremi alıp soğuk kremi omuzlarıma dökmüştü.
"Oh.. soğukmuş." Dedim sesli bir şekilde nefes alarak.
"Merak etmeyin, birazdan masaj ile ısınırsınız."
Orası kesin zaten.
Magnus'un bir erkeğe göre minik kalan elleri omuzunda dolaşmaya başladığında gözlerim istemsizce kapanmıştı. Ayrıca cidden masaj konusunda iyi gibiydi.
"İyi geliyor mu?"
"Evet geliyor."
"Çok kasılmışsınız. Sizi geren bir şeyler mi yaşandı yakın zamanda?"
"Bu sarayda her şey beni geriyor." Dedim gözlerimi açarak. "Nefes alan her şeyin beni gerdiğini söylemiş miydim?"
"Neden böyle düşünüyorsunuz?"
"Şöyle söyleyeyim. Annem otoriter bir insan ve bu beni çoğu zaman geriyor. Jace'in vurdumduymaz tavrı beni geriyor. Valentine'ın sinsi tavrı ve Sebastian'ın içten pazarlıklı yanı beni geriyor. Clary denen kızın varlığı bile beni geriyor. Askerlerin beceriksiz olması... kısaca negatif her şey beni geriyor. Bazı geceler gözüme uyku bile girmiyor."
"Bu yüzden mi beni istiyorsunuz? Sizi hiçbir koşulda germeyip sadece rahat ettirecek bir insanı istiyorsunuz yanınızda."
"Çok zekisin bu akşam." Deyip ona yandan bir bakış atmıştım. Utanıp gözlerini benden kaçırmıştı. "Bana bir öpücük ver hadi."
Uzandığım zaman o da bana yaklaşıp dudağıma bir öpücük bırakmıştı. Ani sersemliğini fırsat bilip ona döndüm ve belinden kavradığım gibi onu kucağıma çektim.
Dengesini kaybeder gibi olup kollarını hızlıca boynuma sarmıştı.
"Ben..." deyip yüzüme baktı bir süre. Sonrasında yüzünü boynuma gömüp bakışlarımdan kaçmaya çalıştı.
"Ama sen böyle utangaç olursan seninle işimiz zor." Deyip onu kucağımda tutmaya devam ettim. Resmen kucağımda minicik kalmıştı.
"Ben... elimde olan bir durum değil."
Bir eli hala boynuma sarılıydı. Yüzümü çevirip saklamaya çalıştığı yüzüne baktım. Göz göze geldiğimiz zaman bu sefer gözlerini kaçırmadı.