Answers ☚

944 131 41
                                    

Yaklaşık bir haftadır odamdan doğru düzgün çıkmamıştım.

Arada bir askerlerin yanına iniyordum, boş boş onları izleyip odama geri dönüyordum.

Yediğim yemekten de içtiğim sudan da zevk alamaz hale gelmiştim.

Kitap okumaya çalışıp bıkkın bir şekilde kitabı sürekli masaya bırakıyordum. Yatağıma bakınca sürekli olarak Magnus'u görüp sinirle kafamı çevirmek zorunda kalıyordum.

Diğerleri ile birkaç kez konuşmuştum, en çok annem geliyordu yanıma. Magnus'u bulacağımızı söylese de ben onun kadar umutlu değildim.

Magnus bulunmak istemediği sürece onu bulmamız imkansızdı.

Yine her zamanki gibi odamda kahvaltımı yaparken kapım birkaç kez çalındı ve içeriye bir asker giriş yaptı.

"Bir sorun mu var?"

"Efendim, topraklarımızda bir büyücü tespit ettik."

"Gönderin gitsin."

"Ama bu onun buraya üçüncü gelişi ve..."

"Öldürün o zaman, bana niye soruyorsunuz."

"Evet ama kadın sizinle bir konuda konuşmak istiyormuş. Aşk büyüsü hakkında olduğunu söylerseniz o demek istediğimi anlar dedi."

"Aşk büyüsü mü?" Deyip birden ayaklandım. "Tamam geliyorum şimdi, sen çık odadan."

Asker selam verip odadan çıktığında bir süre öylece boş duvara bakmıştım.

Aşk büyüsünü kimin yaptığını mı biliyordu yoksa?

Hızlıca üstüme düzgün bir şeyler geçirip odadan çıktım. Salona doğru ilerlerken garip bir korku vardı içimde.

Ya büyüyü Magnus yapmışsa?

Bekle...

Ya o yapmamışsa?

İki durumun da ne kadar kötü olduğunu düşünüp paniklemiştim.

Salona girdikten sonra tahta oturan annemi gördüm.

"Seni bunun için rahatsız etmek istemezdim oğlum ama ısrarla seninle konuşmak istedi."

"Tamam sorun değil." deyip yerde dizleri üstünde duran kadına baktım. Kollarında kelepçe tarzı bir şey vardı.

Büyücüleri dizginlemek için kullanılan bir şeydi bu. Kolları bağlı olunca genelde büyü yapamazlardı.

Ama bazı büyücüler, özellikle güçlü büyücülerde bu geçerli olmuyordu.

Şu ana kadar -Magnus dışında- öyle bir büyücü ile karşılaşmamıştım.

"Ne söyleyeceksen söyle, sana ayıracak vaktim yok."

"Prensim, eğer beni serbest bırakırsanız size yapılan aşk büyüsünün kim tarafından yapıldığını söylerim."

"Benimle pazarlık mı yapıyorsun sen? Umurumda mı sence o saçma büyüyü kimin yaptığı?"

"Bence umurunuzda olmalı ama yine de siz bilirsiniz. O zaman beni öldürün ve bu sır da benimle mezara gitsin."

Kadının yaptığı blöf gerçekten takdir edilesiydi.

"Üçüncü kez topraklarıma girmişsin. Tavrımı bildiğin halde bu ne cüret?"

"Sihirli mağaradan otlar almak için gelmiştim ama mağara girişime izin vermedi. Hızlıca geri dönmeye çalışırken de yakalandım, kötü bir amacım yoktu. Siz büyücüleri istemiyor olabilirsiniz ama bizi isteyen ve yaptığımız büyülere tonlarca para veren insanlar var."

"Laf kalabalığı yapma."

"Ayrıca neyi merak ettiğinizi de biliyorum. Yatağınıza aldığınız o büyücünün bu büyüyü yapıp yapmadığını merak ediyorsunuz."

Duyduğum şeyle yüzüm gerilmişti.

"Size bunun cevabını verebilirim."

"Pekala seni küçük sıçan, teklifini kabul ediyorum. Buradan canlı çıkmana izin vereceğim ama bir daha seni sınırlarım içinde görürsem görüldüğün anda öldürülürsün."

"Anlaşmamıza sevindim." Deyip derin bir nefes aldı. "Size o büyüyü yapan kişi Magnus...."

Gülümseyip yüzünü bana çevirdi.

"... değildi. Aslında onun yaptığı şey üstünüzde bulunan aşk büyüsünü kırmaktı. Çünkü ona aşık oldunuz. Diana ismi size tanıdık geliyordur değil mi? Aşk büyüsünü yapan kişi tam da bu isme sahipti çünkü."

"Peki sen bunu nereden biliyorsun?"

"Çünkü o büyüyü yapan kişi bendim, gelip benden bu büyüyü yapmamı istedi. Beni burada gördüğünüz ile sefer o büyüyü yapmak için gelmiştim. İkinci sefer ise... Diana beni buraya çağırdı ve sizin artık onu sevmediğinizi söyledi. Ben de sizin başka birisine aşık olduğunuzu, bu saatten sonra asla bir daha üstünüze böyle bir büyü işlemeyeceğini söyledim. Kısaca durum bu. Yaptığım şey doğru değildi ama o kız bana yüklü bir para teklif etmişti. Sizinle evlenme planı kuruyordu ve evlendikten sonrası için de bana vaatlerde bulundu. Gel gelelim planları tutmadı."

"Peki sana neden inanayım?"

"Bana değil de kendinize inanın o zaman. Çünkü siz de biliyorsunuz ki Diana'ya olan hisleriniz hiçbir zaman inandırıcı gelmedi size. Benim söyleyeceklerim bu kadar, gerisi size kalmış."

"Şunu götürüp ülke sınırları dışına çıkarın, bir daha burada görürseniz..."

"Kimse zahmet etmesin, ben kendim çıkarım." Deyip aniden kolunda duran demir kelepçeyi kopardı ve şu portal denen şeyden açtı. "Aşk büyüsü yapabilecek kadar güçlü bir büyücüyü sizce o basit kelepçe tutabilir miydi?"

"O zaman neden ilk başta kaçmadın?"

"Bilmem... belki de gerçekleri öğrenin istedim olamaz mı? O küçük sürtük hiçbir zaman paramı vermedi çünkü."

Başka bir şey demeden portaldan geçip giderken göz ucuyla anneme bakmıştım.

"Sence doğruyu mu söylüyor?"

"Yalan söylemek için bir nedeni yok gibi duruyor. Ayrıca istese anında giderdi, gelip burada bunu yapmazdı."

"Anne, Diana ile konuşur musun bu mevzuyu. Kadından da bahset ve bu olayı sorgula. Altından neler çıkacak, merakla bekliyorum."

"Ben kadının dediklerine nedense inandım çünkü zamanında Diana'ya karşı olan sevgin hiçbir zaman bana inandırıcı gelmemişti. Magnus'a karşı ise... oldukça saf hislerin vardı. Belki kendin tam tersi olsun isterdin, Magnus'tan uzak durmak için bir sebep istemiştin biliyorum ama ne yazık ki bazen gerçekler istediğimiz yönde ilerlemiyor."

"Ona gerçekten aşık olduğumu biliyorum ama kabul etmemek daha kolay bir seçenekti." Deyip birkaç saniyeliğine gözlerimi kapadım. "Sanırım artık odama dönmeliyim."

"O odadan çıktığın yok zaten, gerçek hayata dönmen lazım Alec. Bu şekilde yaparak kendini yiyip bitiriyorsun."

"Gerçek hayata dönecek enerjim kalmadı. Magnus giderken yanında o enerjiyi de alıp götürdü çünkü."

...

Sana hiç üzülmüyorum.

Should See Me in the CrownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin