Magnus ayaklanmaya çalıştığı zaman kadın onu büyü gücüyle kendine sertçe çekmişti.
"Benim topraklarımda bana karşı mı geleceksin cidden? Tek bir şekilde kurtulabilirsin, ya o anlaşmayı yap ya da ben senin tadına bakayım. Çok basit Magnus, eğer kabul etmezsen hem sen hem de Alec öleceksiniz ama kabul edersen sadece Jace ölecek."
Magnus hareket edemediğini fark etmişti. Kadın o sırada onun karnı üstüne oturdu ve yüzünü kavradı.
"Sen buraya gelirken bu işi oyun mu sanmıştın acaba?"
"Bırak beni!" Deyip çırpınmaya çalıştı Magnus ama bir işe yaramadı.
"Sen tam bir Bane'sin öyle değil mi? Zamanında ataların bize çok çektirdi. Aslında düşündüm de, sanırım anlaşma yapmak yerine ruhunu yemeyi tercih edeceğim."
Kadın ağzını açıp Magnus'un ağzını da eliyle sertçe sıktı. Onun üstüne eğildiği sırada garip bir hisle sarsılmıştı.
"Oğlumdan uzaklaş!"
Kadın geriye doğru savrulurken Magnus hareket edebildiğini hissetmişti. Hızlıca ayaklanırken babasının az önce dua ettiği taşın yanında durduğunu görmüştü.
"Asmodeus, bence o taştan uzaklaş." Dedi kadın Asmodeus'u süzerken.
"Oğlum biraz acemi olabilir ama ben öyle değilim. Sizi geldiğiniz yere nasıl gönderebileceğimi çok iyi biliyorum."
"Magnus'u rahat bıraktım işte. Sadece o taştan elini çek."
"Oğlumu yemek mi istemiştin?" Deyip güldü Asmodeus. "Kötü haber, artık ait olduğun çöplüğe dönüyorsun!"
Asmodeus taşı bir büyü ile paramparça ederken kadın çığlıklar eşliğinde ortadan kaybolmuştu. Onları sadece izlemekle yetinen diğer ruhlar da teker teker gözden kayboldular.
"Az önce yaptığın şeyi nasıl yaptın?" Dedi Magnus şaşırarak.
"Yok ettiğim ilk dua taşı değildi bu. Eğer beni dinlemeden gitmiş olmasaydın sana her şeyi anlatabilirdim ama sen gitmeyi tercih ettin."
Bunu dedikten sonra sinirle Magnus'a bir tokat atmıştı Asmodeus. Magnus pişmanlık ile ona bakarken Asmodeus üzülüp oğluna sıkıca sarıldı.
"Özür dilerim, vurmak istemezdim."
"Hayır, hak ettim ben bunu."
"Atalar pislik yaratıklardır oğlum. Ömrümün bir kısmı onlarla mücadele etmekle geçmişti. Gitmemen gerekiyordu, benim bunu sana söylemem yanlıştı."
Asmodeus geriye çekildiği zaman Magnus da geriye çekilmişti.
"Sen nasıl uyandın? Seni büyü ile uyutmuştum ben."
"Orası da oldukça ilginç bir olay. Biliyorsun sen gitmeden önce Melanie beşiğinde uyuyordu. Uyandığım zaman... onun ağlamalarını duydum."
"Onun ağlamasına mı uyandın yani?"
"Öyle de denebilir. Nasıl olduğunu inan ben de bilmiyorum. Sanırım Melanie bir şekilde bir şeylerin ters gittiğini anladı ve beni uyandırdı."
"Böyle bir şey mümkün mü?"
"Elbette mümkün. Alec'in başı dertteyken sen hissedebilmiştin. Bazı büyücülerin hisleri fazlaca kuvvetlidir. Ayrıca.. Alec'in kalbi durduğunda da Melanie çok güçlü bir şekilde ağlamaya başlamıştı. Ve sonra birden ağlaması kesilmişti. Sanırım sana ve Alec'e bir şeyler olunca bunu hissediyor."
"Küçük kızıma bak sen, şimdiden babasını korumaya başlamış."
"Sen de böyleydin. Henüz annen sana hamileyken bile ona iyi gelen şeyler yapardın. Hasta hissederdi ama birden kendini çok iyi hissetmeye başlardı. Bunun senin sayende olduğunu düşünüyordum ben. Sanırım şimdi de bu özelliğin Melanie'ye geçmiş."
Asmodeus bunu dedikten sonra sessiz kalmıştı. Magnus da derin bir nefes alıp tekrar babasına sarıldı.
"Alec için yapabileceğimiz hiçbir şey kalmadı değil mi baba?"
Bunu dedikten sonra kendini tutamayıp ağlamaya başlamıştı. Asmodeus oğluna daha sıkı sarıldı ve saçlarına elini geçirdi.
"Hadi eve dönelim. Yapılabilecek bir şeyler olup olmadığına bakmam lazım. Belki benim bile bilmediğim bir şeyler bulurum."
"Öyle bir şey mümkün mü sanki?" Deyip ondan uzaklaştı Magnus ve derin bir nefes alıp yüzünü sildi. "Gidelim hadi buradan. Burası sinirimi bozuyor."
Asmodeus başını olumlu anlamda sallayıp eliyle bir portal oluşturdu.
Magnus bir şeyleri yaşayarak öğrenmeye devam ediyordu...
...
Olan şeyleri Maryse, Izzy ve Jace'e anlatmışlardı. Anlattıkları şeylerden sonra odada uzun süre sessizlik oldu.
"Neden kabul etmedin ki?" Dedi Jace biraz sinirli bir sesle konuşup.
"Jace..."
"Ben orada olsam beni feda etmene izin verirdim, neden evet demedin ki? O benim kardeşim, ayrıca bir kral. Benden daha fazla yaşamaya ihtiyacı vardı. Kabul etmen gerekiyordu Magnus."
"Jace saçmalama!" Dedi Maryse sinirle. "Her şeyi geçtim, Alec buna nasıl tepki verirdi sence?"
"Ona normal bir sebepten öldüğümü söylerdiniz, yalan atardınız. Ayrıca ben senin oğlun bile değilim Maryse, o senin oğlun. Tercih yapsan sen de onu seçmez misin?"
Maryse birkaç saniye susup sonrasında derin bir nefes almıştı.
"Ben hepiniz için canımı veririm. Ayrıca seni karnımda taşımamış, seni doğurmamış olabilirim ama sen de en az Alec kadar benim oğlumsun! Bu tarz şeyler söyleyerek beni üzüyorsun şu an."
Maryse yaşaran gözünü silerken Jace hızlıca odadan çıkmıştı. Magnus da onun ardından odadan çıktı ve Jace'in peşinden gitti.
"Jace bekle beni."
"Neden bunu kabul etmedin! Senin için benim değerim bile yok Magnus. Aynı durumda ben olsam seni düşünmeden feda ederdim mesela, niye sen aynısını yapmadın?"
"Bir an düşündüm. Tereddüt ettiğim birkaç saniye oldu evet ama yapamadım."
"Vicdan yapasın mı geldi yani?"
"Jace. Karın hamile." Dedi Magnus birden olayı söyleyip. "Clary bana gelip hamile olduğunu söyledi. Bu olaylar yüzünden sana söyleme şansı olmamış. Yalnız ve tek başına bir adam olsan belki bir nebze de olsa vicdan yapmazdım ama bir karın var. Benim en yakın arkadaşım hem de o. Ayrıca hamile. Sana bir şey olsa onu da tehlikeye atabilirdim. Çocuğunun babasız kalmasına nasıl razı olabilirdim ben? Benim de bir çocuğum var. Bu yüzden yapamadım. Şimdi sana soruyorum, bunu öğrendikten sonra sen kendini feda edebilir misin?"
Jace sessiz kaldığında Magnus başını aşağı yukarı sallamıştı.
"Ben de öyle düşünmüştüm. Artık senin de sorumlulukların var, bir çocuğun olacak. Kendine daha fazla dikkat etmelisin."
"Ben... teşekkür ederim." Deyip gözlerini kaçırdı Jace. "Ama Clary hamile olmasa bile bunu yapmazdın değil mi?"
"Yapmazdım. Herhangi birisinin ölümüne neden olmak istemezdim çünkü. Bu sen de olsan bir başkası da olsa bunu istemezdim. Ama o an... birkaç saniye cidden bunu düşündüm. Ve bunu düşündüğüm için kendimi çok bencil hissettim."
"Kendini feda eder miydin?"
"O an ederdim. Etmeyi de istedim Jace ama... ama bir kızım var benim. Ona bunu nasıl yapardım ki?"
"Yapmaman iyi olmuş. Melanie'nın sana ve Alec'e aynı derece ihtiyacı var. Hala bir yol bulunabilir Magnus. Sen ve Asmodeus burada olduğu sürece ben umudumu kaybetmeyeceğim."
"Teşekkürler Jace. En azından bu konuda bana güveniyorsun."
"Sana buradaki herkes güveniyor. Sanırım benim de gidip Clary ile konuşmam lazım. Onu yeterince geri plana ittim zaten."
Magnus başını tamam dercesine salladıktan sonra Jace ondan uzaklaşmıştı.
"Ya başka yolu yoksa... o zaman ne yapacağım ben?"
....
:((
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Should See Me in the Crown
Fiksi PenggemarYeni bir Krallık ve bambaşka bir hikaye...