Bölüm 185: Kaybolan Duygular

363 57 6
                                    

"Zayiat... Kaç kişi öldü?"

Atlantia Şehrinin içerisinde ana binanın toplantı salonunda yuvarlak masanın çevresinde bir kaç sandalye bulunuyordu. O koltuklarda hepsi sargılarla kaplanmış ya da uzuvlarına sahip olmayan insanlar oturuyordu. Onlar gururlu Dahilerdi. Dış dünya da herhangi bir Akademi, Herhangi bir aile ya da Askeri bölük onlara saygıyla yaklaşmak zorundaydı. Göklerin Altında Eşsizlerdi. Ama şu an hepsi de başlarını eğmiş ve bir fısıltı halinde konuşuyorlardı.

Aralarından biri masanın üzerinde ki kağıda baktı. Kağıdı eline alırken anlık olarak esen rüzgarla titredi. Başını çevirdiğinde toplantı salonun pencere kısmındaki büyük deliği gördü. Kim bilir nasıl olmuştu?

Ardından başını geri rapora çevirdi ve okumaya başladı.

"150 Binden fazla kişiden.... Geriye 5 Bin civarı kişi kaldı. Avcılar da 200 Binin üzerinde ölüm var. Geriye sağ kalan yok. "

Genç adamın konuşması ile odanın içerisindeki kişiler derin birer nefes aldı. Böyle bir sayı... Ne kadar büyüktü? Aralarında Orduya katılmış olanlar vardı. Orada bunun Onda biri kadar bile kayıp olsa bu Orta düzeyin üzerinde bir savaş olurdu.

2. Gökyüzü Savaşı.... Evet bu savaş bir isimi hak edecek kadar büyüktü.

"Peki yarılılar?"

Elinde raporu tutan kişi raporu geri masaya fırlattı ve arkasına yaslandı.

"Gerçekten yaralı birinin olmadığını düşünmüyorsun değil mi?"

Bu savaşta herkes ön cephedeydi. Gerçekten ciddi yarası olmayan tek kişi belki de John idi. O da zaten yaralı olanları korumak için geride kalmıştı.

Yaralıları soran kişi anlık olarak şaşırsa da ardından başını iki yana salladı. Bir kolu ve bir bacağı yoktu. Eğer normal bir insan olsaydı bu odaya kadar bile kendi başına yürüyerek gelemezdi.

"Bir karar vermeliyiz. Daha fazla burada kalamayız. Neler olacağını bilemeyiz."

Konuşan kişinin fazla bir yarası yoktu. Kahverengi saçları vardı. Gözleri derindi ve bedeninin etrafında enerji kalıntıları vardı. Açıkça belliydi ki bedeninde emdiği enerjilerin izleriydi bunlar.

Bu kişi Jack idi. Puslu Hırsız yeteneği yüzünden çok fazla enerji çekmişti. Zaten bundan dolayı çok yorgundu. Gözlerini zor açık tutuyordu ve sahip olduğu tek büyük 'yara' buydu.

"3 Ay. 3 Ay Sonra yeterince iyileştiğimizde gidebiliriz. 3 Ay içinde yeni bir plan yapıp Avcıların uçuş Jetlerini alabiliriz."

O sırada bir kolu olmayan sarı saçlı genç konuştu. Eski asil havasından eser yoktu. Çok halsiz duruyordu ve yüzü de beyazlamıştı. Gözlerinin açık denizi mavisi artık soluk çiçeğin maviliğiydi. O belki de odadaki en ağır yaralı olan değildi fakat en kötü görünen oydu. Ustasının boynuzları bile Kai'ın bu görünüşünü düzeltemezdi. Bu bir fiziksel bir yara değildi.

Diğerleri de Kai'ın sözleriyle başlarını salladılar. Hepsi de tereddütle Kai'a bakıyordu aslında. Kai savaş alanında bir anda ortaya çıkmış ve Gökyüzü Topraklarını ortadan ikiye yarmıştı. Bu basit olmaktan çok uzak seviyede bir güçtü.

Hiç şüphesiz zirvesindeyken Kai Gökyüzü Topraklarındaki en güçlü kişi ve en büyük dahi idi. Bunu inkar etmek imkansızdı. Isaac bile onun karşısında yenilirdi.

Yine de şu anda Kai'ın görünüşü çok halsizdi ve her dakikada daha da yaşlanıyordu sanki. Ruhunu kaybetmiş gibiydi.

"Kai, iyi misin?"

KAİ LANE: BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin