Bölüm 39: Farkındalık

968 137 1
                                    

"Senin o büyük parça olup olmadığını bilmiyorum ama bu bir şeyi değiştirmeyecek. Biz 100 yıl sonraki kişiyi bekledik. Hiç bir şekilde gelişemedik. O doğduğunda onun içine giremeden başka bir olay oldu. Era da benim diğerlerine yaptığım gibi kendisinin zihnine kurtarmıştı. Bizden önce o bebeğin vücuduna girdi. Her şeye hazırlanmıştı. Beni durdurmayı başardı. Girdiği ruh o büyük ruh parçası değildi. Yine de o da Uranüs'ün ruhuydu. Büyük bir dahiydi. Şimdi hangi seviyede bilmiyoruz ama 20 yaşına geldiğinde bedenle beraber kaçtı. Era onun zihnini yok etti. Biz diğerlerini uyaramadık. Bizi engellemişti. Seni bekledik. Bu sefer kaybetmemek için çok uğraştık. Seni bizden daha güçlü biri yapacağız. Sende bir gün bizi yeniden bir bedene sokacaksın. "Kai kafasını sallarken gerçekten çok heyecanlıydı. Hemen çalışmak istiyordu. En güçlü olmak istiyordu. Çocukça bir hayal olsa da çalışmak istiyordu.

" Artık zihnini temizleyeceğim. Aslında bunu kendin yapman gerekirdi ama anlayamayacağım bir şekilde vücudunda ki hırs vücudunu arınma işlemine hazırladı. Kendin arınırsan öfke de seviye atlarsın. Bu da senin ölümüne sebep olur." Kai başını öne eğdi. Ne yaparsa seviye atılıyordu. Nasıl bir canavar olduğuna kendisi bile inanmıyordu. Ne kadar harikaydı ama? Cennetler ona kıskanılacak bir beden sunmuştu haha!

Auron parmağıyla Kai'ın başına dokunurken Kai bir anda sarsıldı. Etrafta ki bölge değişirken hastaneye geldiler. Seattle hastanesine.

Kai yerdeki cesetlere bakarken o adamı gördü. Gözleri parlıyordu. Elinde ki balta aynı o günkü gibi korkutucuydu. Hiç bir şey değişmemiş gibiydi. Cesetlere bakıyordu. Sanki tiksinirmiş gibi bir hali vardı. Sağ üstten çıkan turuncu yıldırımın en altında bir kırmızılık vardı.

"Kırmızı yıldırım başlangıcın başlangıcı." Kai ona bakarken tamamen şaşkınlığa uğramıştı. O gün o adam Jace ile çok yavaş dövüşmüştü. Aslında Jace o zamanlar yarım adım kırmızı yıldırımdı. Baltalı adam ise kırmızı yıldırıma yeni geçmişti. O gün orada bir şeyler olmuştu. İkiside güçlerini kullanamamıştı. Aksi takdirde hastanenin ortasında bir delik olmaz mıydı? Daha önemlisi Kai orada hayatını kaybetmez miydi?

Baltalı adam odaya girdikten bir süre sonra odadan koşarak çıktı. Doğruca merdivenlere doğru ilerlerken öldürdüğü insanları üstüne basarak hiç umursamadan koşuyordu.

Kai şokla olanlara bakarken kendisini gördü. Hastane çarşafının içinde ölen insanlara bakıyordu. Ne kadar inanmadığı gözlerinden anlaşılabiliyordu. Yavaşça ilerlerken o ufak kızın yanına geldi.
Geçmiş Kai onun yanına doğru ilerlerken Kai'ın annesi hızlıca geldi ve geçmiş Kai'ı omzundan tuttu. Ona sıkıca sarılırken bir kaç polis geldi ve onları başka bir odaya götürdü.

Gerçek Kai ölmüş küçük kızın yanına yaklaşırken ona üzgün bir ifadeyle bakıyordu.

"Hayatın gerçekleri için mi beni buraya getirdin? Bazı şeyleri fark edeyim diye mi? Her zaman birileri ölecek. Bunun farkındayım. Sadece 20 kişi için o kadar büyük bir topluluğu öldüremem. En azından şimdilik bunu yapamam. Ben güçlü olduğumda hepsini öldüreceğim. Güçlü her zaman haklıdır. Ne kadar kötü bir kural olsada. Gerçekler bu. "dedi Kai. Kai'ın olduğu yer bir anda değişirken onu dışarıdan izleyen Auron iç çekti. Aynılardı. Hepsi. Bu öldürme yolundan vazgeçmiyorlardı. En sonunda her zaman pişman oluyorlardı.

Kai, kendini ağaç evde buldu. 3 arkadaş ağacın önünde oturmuş konuşuyorlardı. 10 yaşlarındaki halleriydi.

" Hey! Hey! Harika bir fikrim var! Beni dinleyin boş boğazlar! " Kai yerinde zıplaya zıplaya tombik Kevın'ın ve kaşları çatık Jack'in dikkatini çekti.

"Ağaca adlarımızı kazıyalım mı? Çok eğlenceli olur. Bir anı. Sonsuza kadar dostluğumuzu simgeleyecek bir anı. Her zaman kalacak bir anı." diğerlerinin de yüzünde ki gülümseme büyürken Kai ayağa kalkıp çalıların oraya doğru koştu.

KAİ LANE: BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin