Bölüm 146: Son Sınav

710 107 16
                                    

Lena daha bir şey diyemeden Jace onu sertçe itti ve zihni ani bir şokla Jace'in zihninden çıktı ve geriye doğru düştü. Burnundan ve kulaklarından kan akıyordu. Fakat Jace meditasyondan çıkmamıştı bile. Eski huzurlu yüzünde bir kaç kırışıklık dışında başka değişen bir şey olmamıştı.

Lena yumruklarını sıktı ve ayağa kalkıp evden uzaklaştı. 2 Yıl önce yaptığı o hata 8 Yıl önce Jace'in yaptığı hata gibiydi. Ama arada yine büyük bir fark vardı. O zaman ikisi de 10 yaşında küçük çocuklardı. Ve hata yapmaları normaldi ama Lena hata yaptığında 16 yaşında çok daha bilinçli bir kız olmuştu. Aynı zamanda Jace yaptığı hatanın bedelini ödemişti ve bunun için Lena onu affetmişti. Peki Lena bunu neden yapmıştı? O zamanlar Aserah'ın cazibesine mi kapılmıştı? Ya da o da bir intikam mı almak istiyordu? Açıkça duygularına karşı çıkmış ve arzularının kendini kontrol etmesine izin vermişti. Onun Aşk Duygusuna hükmetmesi gerekiyordu fakat o büyük bir hata yapmıştı ve aynı yolla Jace'in potansiyelini kısıtlamıştı. Açıkça babası ile birleşen potansiyeli ile Jace, şu an 2. Basamağa geçmiş bile olabilirdi.

Lena gözlerini kimseye göstermeden olduğu yerden hızlıca ilerledi ve Kral Bahçesine ilerledi. Şu zamanda kimseyle konuşmak ve hatalı olduğunu dinlemek istemiyordu. Jace'i kurtarmak istemişti. Ama açık ara bunu Jace'in dediği gibi pişman olmamak için istemişti.

Lena Kral Bahçesine geldi ve hızlıca oturarak meditasyona başladı. Lena Yarım Adım Mor Yıldırımdı. Şehirdeki en güçlü insanlardan biriydi. Açıkça kim onu gözleriyle görebilirdi ki?

Lena meditasyona girdiğinde Kaizer'in onun durumunu anlamayacağını düşünüyordu. Ne de olsa zihninde gözleri dolu dolu değildi ve gözlerinden istemsizce yaşlar akmıyordu.

Ama Hiçbir şey Lena'nın beklediği gibi olmamıştı. Kaizer Lena'nın önüne geldiği anda yüzünü ekşitmişti. Lena ise azarlanmak için beklediği sırada gözlerini kapatmıştı ve yumruklarını sıkmıştı.

"Usta hatalı olduğumu bili-"

"Sus!"

Lena bir anda bedenini kavrayan iki elle ne yapacağını bilemedi. Ustası ile eğitime başladığı onca zamandan beri ilk kez Ustasının ona sarıldığını görüyordu. Daha da şaşırtıcı olan şey ise Kaizer'in kapalı iki gözünden akan yaşlardı. Lena istemsizce elleri ile ustasını kavradı.

"Ben senin ustanım Lena. Sana her şeyi öğrettim ama bir şifacı Aşk ile güçlenir, Kalp yolundan gider. Eğer acın senin ile beraberse akıt gitsin. Kalbinde ki acıyı içinde tutma. Eğer birisi Saf Şifa Kralı olmak istiyorsa en acı sınavlardan geçmeli ve Aşkın anlamını öğrenmelidir. "

Lena Kaizer'in kollarında iken sonunda gözünden akan tek yaşa engel olmadı. Ardı ardına göz yaşları akarken sesli sesli ağladı ve Kaizer'in göğsünü sırılsıklam etti ama en sonunda Kaizer onu çekti ve Gözlerinin içine baktı.

" Ben bundan sonra sana son sınavı öğreteceğim. Bu sınavda bu zamana kadar hiçbir öğrencim geçemedi. Ve bu yüzden de hiçbiri Saf Şifa Kralı olmaya layık değildi. Senin son sınavında ben sana Aşkın anlamını öğreteceğim."

***

Kai ve Miguel'in dövüşünden beri bir kaç hafta geçmişti. Ölümsüz Kılıç Akademisi için olan sefere hazırlıklar başlamıştı. Bir akademiye direk saldıracaklarsa hazırlık yapmaları gerekiyordu ve akademiler arasında kimin gelip kimin kalacağına karar verilmesi gerekiyordu.

Kai ise o sırada sakin adımlarla ormanda yürüyordu. Düz ve sağlam adımlarla ilerlese bile bedeninin türlü yerlerinde çıkan sargıları ağır bir savaştan çıktığını gösteriyordu. Yine de Sarı saçları rüzgarla dalgalanırken mavi gözleri bir göl kadar sakindi. Bedeninden Kırmızı Yıldırımın Ortasında bir aura yayılıyordu. O Çift Parmak Beden Kesişine ulaştığında bedeni de kendi kendine sınırlarını aşarak Kırmızı Yıldırımın Ortasına ulaşmıştı. Bu Bir sanatda seviye atlayan herkes de bu oluyordu zaten.

Şu an Kai'ın Gücü inanılmaz bir kavramdaydı. Belki de adadaki en güçlü kişiydi. Ve bugün başladığı işi bitirmek için gidiyordu.

Kai bir süre daha yürüdükten sonra uzakta Kızıl Küre Kalesinin surlarını gördü. Her surda bir sürü insan yerleşmişti. Miguel'in ölümü onları tetikte bir konuma yerleştirmişti ve onlar şu an çok zor bir durumun içindeydi.

Kai elini eskiyen çantasına attı ve Sirius'un bağlı olduğu kementi çözdü. Ardından kılıcını çektiği gibi yerde sürtmeye başladı.

Kai Kaleden 300 metre uzakta durdu. Kale ormanın 100 metre uzağındaydı ve Kai şu an hiçbir şekilde görünmüyordu. Yine de Kai'ın yüzünde mutlak bir konsantrasyon ve odak mevcuttu.

Kai bacaklarını gerdi ve Kılıcını bel hizasında yatay bir şekilde tuttu. Bedeninden Olağanüstü bir Kılıç İradesi yayılıyordu. Bütün odağını buna vermiş gibi görünüyordu. Gözlerinin Mavisi kaybolurken yerini önce Kırmızı parlaklık ardından da Mor bir renk kapladı. Teni beyazlaştı ve dudaklarının kızıl rengi ortaya çıktı. Saçları daha da açıldı ve beyaza döndü. Başının üzerinden iki boynuz fırladı ve en sonda bedeninde pullar belirdi. Pulları altından dehşet verici bir aura yayan kızıl bir ışık yayıyordu. Yine de pullar Kai'ın yüzünde bir kaç taneydi ve bir kaç tane de kolları ile bacaklarını kaplamıştı. Yaydığı aura çok korkutucu olsa da daha sınırına dayanmamıştı.

Kai gözlerini kapattı ve daha da odaklandı. Bedeninden yayılan antik aura daha da güçleniyor ve ona itaat etme isteği yaratıyordu. Kai ise ayağını uzattı ve sol bacağı toprakta biraz kaydı. Kısa süre içerisinde yeryüzünde ki titreşimler duyulmaya başladı.

"İnanıyorum. Bunu oluşturmak için çok uğraştım. Henüz son seviyeye ulaşamamış olsam da Rüzgar elementini yeterince birleştirebilmiş olmalıyım. Lütfen Sirius...... Beni yarıyolda bırakma...."

Kai derin bir nefes aldı ve Sirius'u başının üzerine kaldırdı. O sırada Sirius'un aurası oluştu ve kılıcın üzeri gri bir ışıkla parlamaya başladı. Kai ise gözünü kapatmıştı ve neler olduğunu bilmiyordu ama hissediyordu. Sağ ayağını Sol ayağı ile birleştirdi ve dik bir pozisyona ulaştı fakat durmadı. Sirius Kai'ın başını etrafında bir tur dönerken Kai da topuğunın üzerinde döndü ve sol ayağı ile yeryüzünü sarsan sert bir adım attı. Kai gözlerini açtığı anda kılıcın parlaklığı gözle görülür bir şekilde arttı ve Kai kılıcını yatay bir şekilde savurdu.

"Cennetsel Rüzgar Kesişi!!!"

Kai'ın kılıcından çıkan gri rüzgar Işığı yatay bir şekilde ilerlemeye başladı. Kılıç saldırısı ilerledikçe genişlemeye başladı ve çevredeki rüzgarı kendine çekti. Kılıç İradesi ile güçlenmiş bu saldırının gücü o kadar yüksekti ki Kaleyi yatay bir şekilde ikiye böldü.

Kai'ın saldırısı yüzünden Kalenin içindeki insanların yarısı ölmüştü ve bir diğer yarısı ise yıkılan Kalenin altında kalmıştı. Sadece yeterince güçlü kişiler hayatta kalmıştı fakat artık bu kalede kalamazlardı.

Kai bir dizinin üzerine düştü ve kan kustu. Miguel ile olan savaşının yaraları hala iyileşmemişti. Bir Kaleyi yarıya bölmek ise hiç kolay değildi. Nasıl kolay olabilirdi ki? Bu devasa bir kaleydi! Kai eğer Kral Modu ve Nihai Kalp Modunu birleştirmeseydi ya da Gerçek Ejderha Formuna geçmeseydi ve Kılıç İradesine sahip olmasaydı. Şu anki gücü ile kaleyi ikiye bölmesi sadece bir hayal olurdu.

Kai arkasına döndü. Hem topallıyor hem de eli ile belini tutuyordu ama bedeninin durumuna rağmen yüzünde eski Kai'ın gülümsemesinden vardı.

"Bugün bazılarınız kurtulmuş olabilir ama ben geri döneceğim. Her birinizi avlamak için geri döneceğim!!"

KAİ LANE: BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin