Bölüm 169: Atlantiada Karmaşa

451 69 8
                                    

O sırada Atlantia şehrinde hiç bir şey olmamış gibi görünüyordu. Kimse bir şeyden şüphelenmemişti. Ve kimse herhangi bir tehlikenin olduğunu düşünmüyordu. Ama şehrin içindeki riskin ne olduğunu bilselerdi kafalarını kuma gömerlerdi.

O sırada ise Lena odasında oturuyordu. Bir yandan Kai ve diğerlerini düşünüyordu. Diğer yandan ise Jack'in durumunu.

Ama dürüst olmak gerekirse düşündüğü tek kişi Jace idi. Uzun zamandır konuşmuyorlardı ve Ölüm bu kadar yakınken onunla son bir defa konuşmak istiyordu. Zaheer ve Alan da öldükten sonra herkesin her an ölebileceğini anlamıştı. Ne kadar büyük bir dahi olursan ol. Ne kadar yetenekli olursan ol. Her zaman senden daha güçlü biri olacak. Bunun bilinci ile yaşamazsan Ölüm seni bulduğunda doğru şekilde yaşadığına asla inanamazsın.

Tabii ki bu yüzden de Lena onlar hakkında endişeliydi.

O anda bir his Lena'nın Karnında oluştu. Midesinde yoğun bir ağrı hissedince olduğu yerde durdu ve kusmamak için kendini tuttu. Elini masanın kenarına koyduğu anda ağrı daha şiddetli bir hal aldı.

O an Lena bir sorun olduğunu anladı.

Aniden yere oturdu ve meditasyon pozisyonuna girdi. Ardından Saf Şifa enerjisini karnına yönlendirdi.

Aradan 29 dakika geçti. Lena'nın Karnındaki zehiri bulması 29 dakika sürmüştü. En sonunda onu yediği bazı yiyeceklerin içerisinde bulmuştu ve ardından bedenini tamamen tarama haline geçirince gözeneklerinin içerisinde de bir kısım zehir olduğunu fark etti. Birisi ona dokunarak bu zehiri taşımış olmalıydı.

O an Lena tehlikenin farkındaydı. Avcılar düşüncesizce saldıramayacak olsalar da eğer iş zehire gelirse şehrin  güçlerini azaltabilirlerdi. Bu sayede şehir zayıf düşerdi.

"Gitmeliyim!"

Lena olduğu yerden fırladı ve doğrudan binadan dışarı çıktı fakat en sonunda gördüğü şey en büyük kabusu olabilirdi.

Sayısız insan yerde kusmuklarla beraber yatıyordu. Hepsi de bembeyazdı ve ne kadar yorgun halde oldukları belliydi. Şifahaneye gelmeye çalışmış gibi görünüyorlardı. Aralarında çok yetenekli olan insanlar bile vardı. Kronos, Zachery, John, Boyd, Elena, Emma, Melony, Fury. Hatta Alain ya da Pompalı adam gibi Efsanevi Liderler bile vardı. Klaus bir köşede hayatla cebelleşiyordu.

Lena'nın onları gördüğü ilk anda beyni durdu. Böyle bir sahne görmeyi beklemiyordu.

"Hata yaptın."

Tam o anda sessiz bir kükreme duyuldu. Lena o an kafasını bile çevirememişti. Arkasından ona doğru yeşil sıvılı bir hançer geliyordu. Lena Yarım Adım olabilirdi ama ondan daha yetenekli bir çok insan da vardı.

Ve o bir Şifacıydı.

O an Lena'nın hayatı gözlerinin önünden geçiyordu ama istemsizce gözlerinin önünden geçen hayatı burada durdu. Yetişemeyeceğini bilse bile savaşmak istedi. Öleceğini bilse bile elleri ile o hançeri tutmak ve başkalarının ölmesine izin vermemek için karşısındaki bu avcıyı öldürmek istedi.

Sadece kazanmak istedi.

Ama hançer çok hızlıydı. Lena kafasını çevirdiği anda çoktan hançer boğazına gelmişti.

Ölüm bir saç teli kadar yakındı.

GÜÜÜÜMMM....!!!!!

Fakat ölümün gelmesi gereken o anda bir deprem geldi. Hem Avcı hem de Lena bu ani gelen deprem karşısında dehşete düştü. Çünkü bu depremin onların bir adım yakınından geldiğini biliyorlardı. Onlar yerdeki çatlakları görebiliyorlardı. Onlar kulaklarının dibindeki hırıltıyı duyabiliyorlardı. Onlar sadece bir adım uzakta olan Kıllarla kaplı adamı görebiliyorlardı!

KAİ LANE: BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin