Bölüm 16: 6 Kutsal Varlık

1.3K 144 10
                                    

"Jack nerede?"

Kai Kevın'a sorduğunda Kevın eli ile arkalarındaki basamağı gösterdi. Ağaç ev çok büyük değildi ve bulundukları tahta tabaka yerden sadece 4 metre yüksekteydi fakat bu tahta tabakanın bir üst katmanı daha vardı ve sadece bir kaç santimetre yüksekte bulunmasına rağmen başka bir oda gibi görünüyordu. Baktığı yön farklıydı ve bir kapı gibi bir basamağa adım atarak ağacın etrafında dolanmanız gerekiyordu. Kai oraya doğru gitti.

Kai Jack'in yanına geldiğinde onun tahta çitlerin üstüne oturmuş olduğunu gördü. Sarı saçları rüzgarla dalgalanıyordu. Gün batımını izliyordu. Kai bakışlarını göremese de durumunun kötüye gittiğini görebiliyordu. Pek kendinde görünmüyordu.

"Hep böyle olacak mı? O kaosu gördün hep böyle devam edemez."dedi.

" Neden soruyorsun? Uyandığımdan beri bunu düşünyorsun değil mi? "

Kai'ı kandıramazdı. Jack de bunu biliyordu. Güldü. Fakat bu da kısa sürdü. Kolu tıpkı Jace'in kolu gibi sarılmıştı fakat o yeteneklerini Jace kadar iyi kullanamıyordu. Gülünce kolunu yanlışlıkla sıktı ve acı çekti. Yüzündeki ifade kayboldu.

" Acıyor Kai. Korkuyorum da. Bu güne kadar hiç fark etmediğim bir korkuyu yaşıyorum. Ve bu korku hiç hayal ettiğim gibi değil. Sizi kaybetmekten çok, kendimi kaybetmekten çok, ölmekten korkuyorum. Ben gerçekten ölmek istemiyorum."

Bu dünya acımasızdı ve adaletin gerçekliği sorgulanabilirdi. Fakat gerçeklik buydu. Bunca zaman sahte bir dünyada yaşamışlardı. Uyandığından beri bunu düşünmüştü. Haklıydı.

Kai yaklaştı ve arkadaşının yanında ellerini çitlere dayadı. Derin bir iç çekti ve yüzüne hafif bir rüzgar esti.

"Bende, bende korkuyorum."

***

1 Hafta Sonra

Jace herkesi ağaç evin ana girişine toplamıştı. 1 hafta boyunca Jace'in nereden getirdiğini bilmedikleri şeyleri yemişlerdi ve kendilerine gelmişlerdi. O havalı adam onlara bir an önce gitmelerini söylemişti fakat şimdi onları 1 hafta boyunca burada tutmuştu. Gerçekten dünya anlayışı garipti.

Jace onlara kendilerine gelmeleri ve olayları sindirmeleri için zaman verse de bu kadar zaman verdiğinden dolayı pişmanlık duyuyordu. Çünkü bu zaman dilimi içerisinde Kai ve arkadaşları pek çok kez başının etini yemişti.

"Acilen gitmemiz gerekiyor(!). Avcılar peşimizde!"

"Zamanımız kalmadı! Sırtıma atlayın! Hepinizi bu diyardan götüreceğim!"

"Anlaşılan kendini feda etme zamanım geldi! Bir kahraman olarak öleceğim!"

Bunların hepsi hafta içerisinde Jace'e söylenen dalga geçmek amacıyla söylenmiş sözlerdi. Jace dışında herkes çok eğlenmişti.

Jace eşyalarının akademiye götürüldüğünü söylediğinde yola çıkma vakitleri gelmişti. Jace onlara bunu çok önceden söylemiş olduğundan yanlarına ağırlık olacak eşya götürmemişlerdi. Şimdi eşyaları vardığında göre kendileri de çok önceden varmaları gereken bu diyara ulaşmalıydı.

Herkes toparlandı. O anda Jace bir kez daha konuşmaya başlayınca herkes onu sakince dinledi.

" Bir şey daha... sizin gibiler ile karşılaşabilirsiniz... Hepsine güvenmeyin... " Jace'in son sözleri büyük bir bilinmeze gidiyordu. Kai ve diğerleri gelişimcilerin birbirlerine destek olduğunu sanıyordu.

" Neden? "

" Onlar her halükarda insana duygularından doğmuş kişiler. İhanet edebilirler. Bu yüzden kiminle karşılaşırsanız karşılaşın sakın onu buraya getirmeyin. Bu düzene yabancısınız. Bırakın akademiye gidene kadar her şeyle ben ilgileneyim. " dedi ve yattığı yere doğru gitti. Gece vakti olduğu için herkesin yatması ve sabah erken vakitte gitmeleri gerekiyordu.

KAİ LANE: BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin